tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ağustos 2022

Kuşkonmaz Camisine neden kuş konmuyor




MİMAR SİNAN NEDEN GELMİŞ GEÇMİŞ MİMARLARIN EN BÜYÜĞÜDÜR?
Mimar Sinan yaklaşık 500 yıl önce yaşamış ve sayısız eserler yapmış bir mimardır. Bunların tümü halen ayaktadır. Dünya durdukça da ayakta kalacakları kuşkusuzdur. Hiçbirinin eşi ve benzeri yoktur. Her eserin yapımında yeni ve farklı bilgilerden, tekniklerden, malzemeden yararlanmıştır.
İşte Üsküdar'da yaptığı Kuşkonmaz Camii de onun eşi ve benzeri olmayan eserlerinden biridir.
Bu caminin yapımının çok ilginç bir öyküsü bulunmaktadır. Şimdi gelin bu ilginç öyküyü birlikte okuyalım.
Üsküdar'da sahil şeridinde bulunan Kuşkonmaz Camii, 1580 yılında Şemsi Ahmet Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırıldı.
Fazlasıyla titiz bir kişi olan Şemsi Ahmet Paşa, Sokullu Mehmet Paşa ile rekabet halindeydi. Zaman zaman şakayla karışık atışırlardı.
Bir gün camilerle ilgili sohbet anında Şemsi Ahmet Paşa, Sokullu'ya ithafen der ki: "Efendim bir cami yaptırmışsınız. Ama kuşlar caminizi kirletmiş, pisletmişler." Sokullu da, "Efendim, Allah'ın yarattığı mahlukattır. Olur böyle şeyler der." O gün sohbet meclisinde konu kapanır.
O an kapanır ancak, gün gelir Şemsi Ahmet Paşa da bir cami yaptırmak ister. Hatırına ise o sözleri gelir. Şemsi Paşa, "Eyvah" der. "Ne yapacağız?"
İşte o zaman soluğu Mimar Sinan'ın yanında alır, tükürdüğünü yalamamak için böyle bir ricada bulunur.
Mimar Sinan'a gider der ki, "Efendim böyle bir cümle ifade ettik. Üzerinde kuşların uçmayacağı bir semt var mıdır?"
Mimar Sinan bunun üzerine pek çok araştırma yaptı, rüzgar ve dalgaları hesap ederek çözümü buldu. Bunun için:
* Kuşların, rüzgarların yönünden etkilenmesi nedeniyle camiyi kuzey ve güney rüzgarlarının kesiştiği bir noktaya inşa etti.
* Sadece rüzgardan faydalanmadı Mimar Sinan, dalgaları da kullandı. Nasıl mı?
Kuzey ve güneyden gelen rüzgarların kesiştiği, dalgaların kıyıyı dövdüğü bir noktada çıkan titreşim seslerinden kuşların rahatsız olacağını düşünen Mimar Sinan, sahilin kıyısındaki yeri tespit etti ve böylelikle caminin yapımına başlandı.
Caminin olduğu konumda rüzgar hiç bir zaman eksik olmuyor, iki farklı rüzgar tam bu yerde çakıştığı için kuşlar oraya iniş yapamıyor. Tam 500 yıldır bu caminin üzerine kuş konmuyor. Daha doğrusu, kuşlar bu caminin üstüne konamıyor.
İŞTE MİMAR SİNAN'IN DEHASI, BÜYÜKLÜĞÜ VE USTALIĞI BURADA YATMAKTA; BİR BAŞKA DEYİŞLE, ONUN BÜYÜKLÜĞÜ, ESERLERİNİN YAPIMINDA SIRTINI BİLİMSEL VERİLERE DAYAMIŞ OLMASINDAN KAYNAKLANMAKTADIR.

21 Haziran 2021

Kutadgu Bilig ve çevirisi Bölüm 2

 


30.sevüg savçı birle kopurgıl méni

elig tuttaçı kıl könilik küni

Yalavaç Aleyhi’s-Selâm Ögdisin Ayur

34.sevüg savçı ıdtı bağırsak idi

bodunda talusı kişide kedi

40.kamuğ kadgusı erdi ümmet üçün

kutulmak tiler erdi rahat üçün

43.tüzün erdi alçak kılınçı silig

uvutluğ bağırsak akı kéŋ elig

48.kıyâmette körkit tolun teg yüzin

elig tuttaçı kıl ilâhi özin

Tört Sahâbeniŋ Ögdisin Ayur

59.bular erdi din hem şerîat köki

bular yüdti kâfir münâfık yüki



(çeviri)

30.Mahşer günü beni sevgili Peygamber ile

birlikte haşret, onu bana şefaatçi kıl.

Peygamber Aleyhisselam’ın Methini Söyler

34.Esirgeyen rabbim halkın en seçkini ve

insanların en iyisi olan sevgili Peygamberi

gönderdi.

40.Bütün kaygısı ümmeti idi; rahat etmek

için onun azaptan kurtulmasını dilerdi.

43.Asil tabiatlı, alçak gönüllü ve güzel tavarlı idi;

hayâ sahibi, şefkatli, cömert ve eli açık idi.

48.Kıyamette dolun ay gibi yüzünü göster;

ey Allah’ım kendisini bana şefaatçi kıl.

Dört Sahabenin Methini Söyler

59.Bunlar din ve şeriatin temeli idi; bunlar

kâfirler ile münafıklardan gelen eziyetlere

katlandılar


*********************************

Yalŋuk oğlanı Ağırlıkı Bilig Ukuş Birle 

Erdükin Ayur

154.ukuş kayda bolsa uluğluk bulur

bilig kimde bolsa bedüklük alur

159.ukuş ol burunduk anı yetse er

tilekke tegir ol tümen arzu yér

Til Erdemin Münin Asığın Yasın Ayur

167.sözüŋni küdezgil başıŋ barmasun

tiliŋni küdezgil tişiŋ sınmasun

170.bilip sözlese söz biligke sanur

biligsiz sözi az başını yéyür

172. üküş sözleme söz birer sözle az

tümen söz tügünin bu bir sözde yaz

173. kişi söz bile koptı boldı melik

üküş söz başığ yérke kıldı kölik



(çeviri)

İnsanoğlunun Değerinin Bilgi ve 

Akıldan Geldiğini Söyler

154. Anlayış nerede olursa orası ululuk

kazanır; bilgi kimde olursa o büyüklük

bulur.

159. Anlayış bir yulardır; insan onu elinde

tutarsa dileğine erişir ve bütün arzularına

nail olur.

Dilin Meziyetini ve Kusurunu, 

Faydasını ve Zararını Söyler

167. Sözüne dikkat et, başın gitmesin; dilini

tut, dişin kırılmasın.

170. Söz bilerek söylenirse bilgi sayılır;

bilgisizin sözü kendi başını yer.

172. Sözü çok söyleme, sırasında ve az söyle;

binlerce söz düğümünü bu bir sözde çöz.

173. İnsan söz ile yükseldi ve sultan oldu; çok

söz başı gölge gibi yere serdi

*************************************

Kutadgu bilig nedir kim yazdı içeriği nedir bölüm 1

 



(Günümüz Türkçesi ile: Mutluluk Veren Bilgi ya da Devlet Olma Bilgisi),

Kutadgu Bilig, 1070 yılında Yusuf Has Hacip tarafından yazılan bir eserdir. Türk Edebiyatı’nda İslam kültürünün özelliklerini taşıyan ilk üründür. Kutadgu Bilig, kelime anlamı ile “Kutlu Olma Bilgisi” demektir. Bir çok yönden Türk Edebiyatı için ilklerden olmuştur.

İslam kültürü etkisindeki ilk eser olan Kutadgu Bilig, doğu lehçesi yani Hakaniye Türkçesi ile yazılmıştır. Farsça ve Arapça sözcüklerin de kullanıldığı Kutadgu Bilig, yazarı olan Yusuf Has Hacip tarafından 1070 yılında Doğu Karahanlı Hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur. Türk Edebiyatı’nın aruz ölçüsü ile yazılan ilk eseri olma özelliğini de taşıyan bu ölümsüz eser, ayrıca edebiyatımızın ilk mesnevisidir. 6645 beyitten oluşur.

Bu eserde ideal bir devlet yönetiminin nasıl olması gerektiği anlatılmıştır. Yazar Yusuf Has Hacip, eserde, bireyin ve toplumun mutlu olabilmesi için izlenmesi gereken siyaseti incelemiştir. Bu açıdan, bir politika kitabı yani siyasetname özelliği de taşır.

Kutadgu Bilig Nedir?

Kutadgu Bilig’de dört kişi vardır. Bunlar sembolikleştirilmiş öğelerdir. Gündoğdu adı ile bahsedilen hükümdar, adaleti temsil ederken, Aytoldı adlı vezir mutluluğu, vezirin oğlu Ögdülmüş adlı kişi aklı ve Odgurmuş adlı dindar bir kişi de hayatın sonunu sembolize eder.


Bi-smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm


Tenri Azze ve Celle Ögdisin Ayur

1. bayat atı birle sözüg başladım

törütgen igidgen keçürgen idim

4. tiledi törütti bu bolmış kamuğ

bir ök bol tédi boldı kolmış kamuğ

5. kamuğ barça muŋluğ törütülmişi

muŋı yok idi bir aŋar yok éşi

12. barıŋ belgülüg sen kün ay teg yaruk

neteglikke yetgü köŋül ögde yok

21. törüttüŋ tümen miŋ bu sansız tirig

yazı tag teŋiz kötki oprı yérig

25. aya birke bütmiş tiliŋ birle ög

köŋül bütti şeksiz amul tutgıl ög

29. saŋar ok sığındım umınçım saŋa

muŋadmış yérimde elig tut maŋa



Bismillahirrahmanirrahim


Allah Azze ve Celle’nin Methini Söyler

1. Yaratan, yetiştiren ve göçüren rabbim

olan Allah’ın adı ile söze başladım.

4. İstedi ve bütün varlıkları yarattı; bir kere

“Ol!” dedi, bütün diledikleri oldu.

5. Bütün yaratılmış olanlar ona muhtaçtır;

muhtaç olmayan yalnız Allah’tır; onun

eşi yoktur.

12. Senin varlığın, parlak güneş ve ay

gibi, bellidir; fakat nasıl olduğunu

kavrayacak gönül ve akıl yoktur.

21. Bu sayısız, yüz binlerce canlıyı, ova,

dağ, deniz, tepe ve çukurları sen

yarattın.

25. Ey Allah’ın birliğine inanmış olan, onu

dilinle öv; gönlün tereddütsüz inandı ise

aklını işe karıştırma.

29. Asıl sana sığındım, ümidim sendedir;

muhtaç olduğum yerde elimden tut

19 Haziran 2021

İlk Türk uçağının uçuşu nasıl ne zaman


 İlk Türk uçağının uçuşu, Sultan Mehmed Reşad'ın 27 Nisan 1912 tarihindeki cülus töreninde yapılmıştır. 

    Bir Fransız Okulu olan Bleriot uçuş okulundan 1912 yılında mezun olan Yüzbaşı Feza ve Teğmen Kenan Bey, Tayyare mektebinde göreve başlamışlardı. Bu iki pilotun, Fransa'dan yeni alınan Deperdessin marka iki adet çift kişilik bir uçakla deneme uçuşu yapmalarına karar verilmişti. Fakat şiddetli bir fırtına sonucu Yeşilköy'de bulunan uçakların üzerindeki sundurmalar yıkılarak, uçaklar kullanılmayacak hale gelmişti. Bu nedenle alınan bu ilk uçaklar uçurulamamış, bunun üzerine birkaç ay sonra, Fransız uçak fabrikasıyla yapılan sözleşmeyle 30.000 franka yeni bir uçak satın alınmıştı. Uçağın 27 Nisan'da yapılacak olan cülus törenindeki şenliklere katılması isteniyordu. 26 Nisan'da pilot Gordon Bell idaresinde İstanbul'a gelen uçak, Yeşilköy'den havalanarak İstanbul üzerinde 45 dakikalık bir deneme uçuşu yaptı. Cülus törenine katılmak için gelen Mehmed Reşad, törenin yapılacağı yer olan Hürriyet-i Ebediye tepesine (Okmeydanı) ulaştığında Gordon Bell tarafından kullanılan uçak da 13.20'de Yeşilköy'den havalanmış, 13.30'da tören alanına ulaşarak tören kıtaları üzerinde resmi geçite katılmıştır. 


16 Haziran 2021

Afganistan nerededir Afganistan'ın özellikleri nelerdir


 Afganistan, resmî adıyla Afganistan İslam Cumhuriyeti Orta Asya'da yer alan ve denize sınırı olmayan bir ülkedir. Orta Asya'da bulunmasına rağmen etnik ve kültürel bağlarından dolayı bazı kaynaklar tarafından Orta Doğu'da kabul edilir. Doğu ve güneyde Pakistan, batıda İran, kuzeyde Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan, doğuda ise ufak bir sınırla Çin ile komşudur.



Afganistan, çok uluslu bir ülkedir. En büyük grupları sırasıyla Peştunlar, Tacikler, Özbekler ve Hazaralar oluşturur. Ayrıca nüfusa oranları %5'i geçmeyen Beluç, Türkmen, Nuristani, ve Arap azınlıklar da yaşamaktadır. Resmî ve ülkedeki en yaygın dilleri, Farsça ile ilişkili Darice ile bir Doğu İran dili olan Peştuca oluşturur. Ülkede hakim din İslamdır; Sünnilik en büyük, Şiilik ise ikinci büyük mezhep konumundadır.

Tarihî ticaretin merkez noktalarından birinde olan Afganistan, bu stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca Pers, Grek, Türk, Arap, Moğol, Britanya ve Rus gibi çeşitli ulusların istilasına uğramıştır.

Afganistan'ın tarihi özellikleri nelerdir?

Arkeolojik kazılarda paleolitik, mezolitik, neolitik, bronz ve demir çağlarına ait tipik eserlere rastlanan Afganistan topraklarında, kentsel yaşamın MÖ 3000 ile MÖ 2000 yılları arasında başlamış olabileceği değerlendirilmektedir. Afganistan’da Ahameniş hakimiyeti II. Kiros tarafından MÖ 6. yüzyılda kurulmuş ve I. Darius tarafından güçlendirilmiştir. Bu siyasi varlık Büyük İskender’in Afganistan fetihlerine kadar hüküm sürmüştür.

Kuşanlardan sonra Akhunlar 460 yılı civarında, Hazar Denizi’nden başlayan ve doğuya doğru Kuzey Afganistan’ı da içine alan bir devlet kurmuşlardır. Bölgenin Akhun hakimiyetine girmesine kadar devam eden dönem, Afganistan’da İran ve Hindistan nüfuz mücadelesi dönemi olmuştur. Bu dönemde Partların etkisi tamamıyla ortadan kalkmış ve onların yerini Sasaniler almıştır. Kuşanların Afganistan’daki hakimiyeti 5. yüzyıl sonuna doğru Sasanilerle mücadele eden Akhunların bölgeyi istila etmelerine kadar sürmüştür. Akhunların güçlenmesi ile etkisizleşen Kuşan beyleri ise “Şahi” unvanı ile Müslümanların Afganistan topraklarında görülmeye başladıkları 880 yılına kadar Kabil’de hüküm sürmeye devam etmişlerdir.

Arap ordularının önce 636 yılında Kadisiye’de, ardından 642 yılında Nihavend Muharebesi’nde Sasanileri yenmeleri ile İslamiyetin yayılması doğuya doğru ivme kazanmıştır. Basra Valisi Abdullah Bin Amir 650 yılında bir ordusunu Horasan’a, diğer bir ordusunu da Sasani Kralı III. Yezdigirt’in peşinden Sistan’a doğru göndermiştir. Sasani Kralı’nın ele geçirilip öldürüldüğü bu sefer sonunda Arap orduları ilk defa Batı ve Kuzey Afganistan’ı, Baktria ve Herat’ı işgal etmişlerse de bölgede tamamen hakimiyet kuramamışlardır. Ancak Muaviye döneminde, 698 ve 700 yılında İslam orduları Kabil’i almak için saldırılarda bulunmuştur.

861 yılında Sistan’daki askeri güce komuta etmeye başlayan Yakub bin Leys komutasındaki Saffariler, 867 yılında Kirman, Şiraz ve Herat’ı ele geçirdi. 871 yılında ise Belh, Toharistan ve Kabil bölgesinin yönetimi halife tarafından Yakub bin Leys’e verilmiştir. İran Platosu, Orta Asya ve Hindistan altkıtası arasında bu üç istikamete bağlantı sağlayan stratejik özelliği ile Kabil Vadisi, İslam'a karşı uzun yıllar direniş merkezi olmuştur. Bu dönemde Orta Asya kökenli kavimlerin Afganistan’daki hakimiyetlerinin öne çıktığı görülmektedir.

Afganistan toprakları bu zaman diliminde Türk soylu kavimler ile İrani kavimler arasında bir mücadele ve hakimiyet sahası olmuştur. Saffarilerin 900 yılında Samanîlere mağlup olmasıyla Afganistan'ın bir bölümü Samani egemenliğine geçti. Gazneliler Hanedanı’nın asıl kurucusu Sebük Tigin, Samanilerin otoritesini tanımakla birlikte kendi adına para bastırmış, Zamin-Davar, Gor ve Zabilistan, bölgesinde güçlü bir otorite tesis etmiştir. Afganistan’da böylelikle egemenlik kuran Sebük Tigin, Gazne’yi işgal eden ve Kabil bölgesinde hakimiyet kurmaya çalışan Pencab Racası Jaipal’a karşı başlattığı mücadele sonunda 988 yılında Kabil ve civarını kendi hakimiyet alanına alarak Gazne Devleti topraklarına katmıştır.

Taciklerin bir kolu olan Gurlular ile Behramşah’ın uzun süren mücadelesi Gaznelilerin aleyhine sonuçlanmış ve Gazne, Gurlu beyi Alaaddin tarafından ele geçirilmiştir. Gurlular 1187 yılında Gazne Devleti’ni tamamen ortadan kaldırmıştır. Ancak Gurluların Afganistan Platosu’nda kurmuş oldukları hakimiyet de uzun sürmemiştir. Gurlu ordusu 1204 yılında Harzemşahlar ve Karahitayların müşterek ordusuna karşı yapmış olduğu savaşta yenilmesinden sonra Gazne bir süre Gurlu ordusunda görevli Türk komutanların denetimine geçmiştir. Gazne, 1215 yılında Harzemşahlar tarafından ele geçirilmiş ve Gurlular dönemi Afganistan’da tamamen kapanmıştır.

Harzemşahların egemenliği de uzun sürmemiş, Cengiz Han önderliğindeki Moğollar tarafından Gazne, Kabil ve 1222 yılında Herat ele geçirildi. Ögeday’in ölümü ve Moğol İmparatorluğunun bölünmesi üzerine Afganistan, İlhanlıların yönetimine girmiştir. Bölgedeki Moğol egemenliği, 14. yüzyıl sonlarında Timur ordularınca sona erdirilmiştir. Timur'un kurduğu devlet, ölümünden sonra dağılmışsa da torunlarından Muhammed Babür’ün bölgede kurduğu devlet uzun süre yaşamıştır.

Babür Devleti, Afganistan'ı hakimiyet altında tutmakla birlikte Hindistan ve Afganistan arası dengeyi sağlayamamış ve ağırlığı Hindistan'a kaydırmıştır. Bu durum; kuzeyden Özbekler ve kuzeybatıdan da Safevilerin Afganistan’a inmesine sebep olmuştur. Böylece 17. yüzyılın ortalarına doğru Abdali ve Galzay adını almış olan Halaçlar, dağlık bölgelerden Kandehar ve Zemindaver’in daha verimli bölgesi olan Tarnak Argandap vadilerine göçmüşlerdir.

18. yüzyılda Babür Devleti'nin zayıflaması üzerine, Afgan kabileleri de bağımsız hareket etmeye başlamıştır. Bu durumda Gılzay gibi bazı kabilelerin Babür, Abdaliler gibi bazılarının da İran tarafında yer almaları, ülkedeki karışıklığı artırmıştır. Bu esnada Nadir Kulu komutasındaki Türkmen ordusu Afganistan ve İran'ı yönetim altına almış; Hindistan'daki Babür Devleti de vergiye bağlanmıştır. Nadir Şah'ın ölümünden sonra yönetime geçen Ahmet Şah, Hindistan'daki Babür Devleti’ni hakimiyeti altına almıştır (1756-1757).

Bu yıllarda İran’ın sergilediği yayılmacı politikanın tehlikesini gören Ahmet Şah, bu konuda Osmanlı Devleti ile ortak hareket etmeyi istedi ise de, girişimlerinden bir netice alamamıştır. Ahmet Şah’tan sonra Afganistan yönetiminde bulunan Timur Şah ve Zaman Şah dönemlerinde ülke, önceki ihtişamlı ve güçlü durumunu koruyamamış, iç karışıklıklar baş göstermiştir.

Bu karışılıklar 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar sürdükten sonra, Dost Muhammed’in yönetime geçmesi ile ülkedeki birlik tekrar sağlanmıştır. Ancak bu dönemde ise Kuzey Hindistan, Afgan birliğini zayıflatma çabası içine girmiştir. Bu yıllarda İngilizler’in yavaş yavaş Hindistan’ı hakimiyetleri altına aldıkları gözlenmektedir. İlk Afgan-İngiliz ilişkisi, Kuzey Hindistan’da Peşaver probleminin çözümünde İngiliz hakemliği ile olmuştur. Arkasından 1839-1842 yılları arasında süren Birinci İngiliz-Afgan Savaşı patlak vermiştir.

Dost Muhammed, ülkesi İngilizler’ce işgal edilmesine rağmen 1863’te Kabil’e dönerek tekrar Afgan birliğini sağlamıştı. Dost Muhammed’in 9 Haziran 1863 tarihinde vefat etmesi ile Afganistan, tekrar iktidar mücadele kaosuna sürüklenmiştir. Oğlu Şir Ali’nin 1868’de iktidarı ele geçirmesiyle bu mücadele durulmuştur. Ruslar’ın Türkistan’ı işgali, Afganlar ile İngilizleri doğal müttefik yapmıştır. Ruslar, Türkistan’ı işgal etmelerine rağmen Afganistan önderliğinde Orta Asya Devletleri’ni de içine alan bir birlik oluşmasından hep çekinmişlerdir.

1879’da ölen Şir Ali'nin yerine Yakup Han geçtiyse de, kısa bir süre sonra Afganistan'ın hakimiyetini Abdurrahman Han ele geçirmiştir. 1901’de vefat eden Abdurrahman Han zamanında İkinci İngiliz-Afgan savaşı yaşanmıştır (1878-1880). Bu savaş sonunda ülke, büyük çapta harap olmuş ve millî birlik zayıflamıştır. Afganistan'ın içinde bulunduğu bu olumsuz şartları fırsat bilen Ruslar, 1881’de Türkmenistan'ı işgal etmiş ve böylece de Afganistan ile komşu olmuşlardır. 1901’de başa geçen Habibullah Han, 1919’da ölünce yerine Emanullah Han geçti. Emanullah Han, Hindistan'daki İngiliz valiye bir mektup göndererek Afganistan'ın bağımsız bir devlet olduğunu ve İngiltere ile iyi ilişkiler kurmak istediğini iletmiştir.

İngiltere ise Afganistan bağımsızlığını kabul edip-etmemekte tereddüt etmiştir. Bu durum ilişkilerin gerginleşmesine ve 6 Mayıs - 8 Ağustos 1919 tarihleri arasında cereyan eden Üçüncü İngiliz-Afgan Savaşı'nın başlamasına sebep olmuştur. Bu savaşta başarı elde edemeyen İngilizler, 8 Ağustos 1919’da imzalanan Ravalpindi Antlaşması ile Afganistan'ın bağımsızlığını tanımıştır. Bu antlaşmanın ardından 19 Ağustos 1919 tarihinde Emanullah Han tarafından Afganistan'ın bağımsızlığı ilan edildi.

Sovyetler Birliği, 1979'da Afganistandaki Marksist hükûmetin isteğiyle işgal etmiş ve kendi denetiminde bir sosyalist Afgan yönetimi kurdurmuştur. Buna tepki gösteren yerel güçler, Batı ülkelerinin de desteğiyle SSCB'ye karşı bir silahlı mücadele başlatmışlar ve pek çok bölgede egemenlik sağlayacak düzeyde başarı göstermişlerdir. Tüm bu yıpratıcı mücadele SSCB'nin içinde bulunduğu zor ekonomik durumu daha da ağırlaştırmış ve SSCB'nin dağılmasıyla sonuçlanacak olaylara büyük bir etki yapmıştı.

Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan 11 Eylül saldırılarının sorumlusu olarak ilan edilen el-Kaide'nin bu bölgede yerleştiği iddiaları, Taliban rejiminin bu olaya müdahale etmemesi ve kaynak sağladığı iddiasıyla ABD ve koalisyon güçleri tarafından işgal edilmiş ve Taliban yönetimden uzaklaştırılmıştır.



Afganistan'ın sosyal ve coğrafi yapısı nasıldır?

Yüzölçümü yaklaşık Fransa kadar olan Afganistan'ı Hindukuş ve Pamir sıradağı zincirleri kuzey ve güney olmak üzere iki bölüme ayırır. Afganistan genellikle engebeli bir araziye sahiptir. Ülkenin doğusundan içlerine uzanan ve Himalaya Dağları'nın bir uzantısı olan Hindukuş Dağları, güneyindeki Çağay Dağları ve kuzeydeki Pamir Dağları ülkenin başlıca yükseltileridir. Ülkenin en yüksek noktası Hindukuş Dağları'ndaki 7492 m. ile Nowşak tepesidir.

Ülkenin güneybatısı ve batısı dağlık değildir. Ancak fazla akarsu kaynağı olmaması nedeniyle tarım yapılamaz. Ülkede başlıca Amu Derya, Helmend, Farahrud, Murgap ve Herirud nehirleri vardır.


Nüfus yapısı

1979'da, Sovyet-Afgan Savaşı öncesi yaklaşık 15 milyon nüfusu bulunan Afganistan'ın,2011 Temmuz ayı verilerine göre nüfusu 29.835.392 kişidir. Nüfusun %44,6'sını 0-14 yaş grubu oluşturmaktadır (erkek 7.095.117/kadın 6.763.759). 15-64 yaş aralığı ise nüfusun %52,9'unu oluşturmaktadır (erkek 8.436.716/kadın 8.008.463). 65 yaş ve üzeri ise %2,4 gibi bir orana sahiptir (erkek 366.642/kadın 386.300).[kaynak belirtilmeli

Oldukça genç bir nüfusa sahip olan Afganistan'da bebek ölüm oranı her 1000 bebekten 160,23 ölüm şeklinde gerçekleşmektedir. Ortalama çocuk sayısı her 1 kadına 6,69 çocuk şeklindedir. Nüfus artış oranı %2,67 olan Afganistan'da mülteci nüfusu da önemli bir oran teşkil eder. Her 1000 kişiden 23,06'sı mülteci statüsündedir. Bu oran İran mültecilerini de kapsamaktadır. Beklenen yaşam süresi erkeklerde 43,16 yıl, kadınlarda 43,53 yıl ve ortalama 43,34 yıl olarak gerçekleşmektedir. Okuma yazma oranı yüzde 10 civarında olan Afganistan fert başına düşen gelir bakımından da dünyanın en yoksul ülkeleri arasındadır. HIV/AIDS'e yakalanan yetişkin sayısı %0,01 olarak kaydedilmiştir.[kaynak belirtilmeli

Etnik gruplar

Afganistan'da nüfusun %44,6'sını 0-14 yaş grubu oluşturmaktadır. Ortalama çocuk sayısı her 1 kadına 6,69 çocuk şeklindedir. Kâbil, Afganistan'da çocuklar.

ABD Dışişleri Bakanlığı 2010 yılı verilerine göre Afganistan'ındaki en büyük grubu toplumun %42'sini oluşturan Peştunlar oluşturmaktadır. Tacikler toplumun %27'sini, Özbekler %9'unu, Hazaralar %9'unu, Aymaklar %4'ünü, Türkmenler %3'ünü, Beluçlar ise %2'sini oluşturmuştur. Geriye kalan toplumun %4'ünü oluşturan kesim başka etnik gruplara mensuptur.

İran halkları Afganistan'daki salt çoğunluğu oluşturmakta olup, Peştular, Tacikler, Hazaralar, Aymaklar ve Beluçlar İran dilleri konuşmaktadır. Afganistan'daki Türk halkları en büyük azınlıklar olup, Afganistan Özbekleri ve Afganistan Türkmenleri'nden ibarettir. Bunun dışında az da olsa Pamir bölgesinde Kırgızlar da vardır. Rus savaşı esnasında Pamir bölgesindeki Kırgızların büyük kısmı Türkiye'nin Van İline yerleştirilmiş ve yaşadıkları köye Ulupamir ismi verilmiştir. Bölgede hayvancılık ve koruculuk yapmaktadırlar.

Din

Halkın %99'u Müslüman'dır. Bunların %80'i Sünni, %19'u Şii Müslümandır. %1'i ise diğer dinlere mensuptur.

Afganistan'ın ekonomik özellikleri nelerdir?

Afganistan, kara ile çevrili bir ülkedir, ekonomisi tarıma ve hayvancılığa (koyun ve keçi yetiştirmeye) bağlıdır. 15 milyonluk çalışabilir nüfusa sahiptir. İşgücünün sektörlere göre dağılımında tarım %80, endüstri %10, hizmetler sektörü ise yine %10'luk bir paya sahiptir. Endüstri ağırlıklı olarak küçük çapta tekstil, sabun, mobilya, ayakkabı, gübre, çimento; el yapımı halılar; doğal gaz, yağ, kömür, bakır işletmelerine dayanmaktadır. Afganistan çok zengin bakır rezervine sahiptir.

Tarım ve hayvancılık ürünleri, haşhaş, buğday, meyveler, fındık; yün ve deridir. İhracat tutarı 2005'te 471 milyon$ olarak gerçekleşmiştir. İhracat ürünleri, haşhaş, meyve ve fındık, el yapımı halılar, yün, pamuk, deri, değerli taş ve mücevherlerdir. İhracat ortakları ise Pakistan, İran, Almanya, Hindistan, Birleşmiş Krallıklar, Belçika, Lüksemburg, Çek Cumhuriyeti'dir. İthalat tutarı, 2005 verileriyle $3.87 milyar dolar olan Afganistan'ın ithalât ürünleri yabancı sermaye, yiyecek ve petrol ürünleri, çok sayıda tüketim malıdır. İthalat ortakları ise Pakistan, İran, Japonya, Singapur, Hindistan, Güney Kore ve Almanya'dır. Para birimi Afgani'dir ve uluslararası ISO kodu "AFA"dır.


Afganistan'ın şehirleri nelerdir? Başkenti neresidir?

Başkent Kabil ülkenin en büyük kentidir; diğer önemli kentler batıda Herat, güneyde Kandahar ve kuzeyde Mezar-ı Şerif'tir. Yerel ve ulusal düzeyde bütünleşme zayıftır. Ülke 34 ile ayrılmıştır. Bu iller de kendi içinde volasvaleyi adı verilen 398 ilçeye ayrılmıştır. Afganistan'ın illeri aşağıdaki haritada numaralandırılmış olarak gösterilmiştir.

1 Badahşan

2 Badgis

3 Baglan

4 Belh

5 Bamyan

6 Daykundi

7 Ferah

8 Faryab

9 Gazni

10 Gur

11 Helmand

12 Herat

13 Cüzcan

14 Kâbil

15 Kandehar

16 Kapisa

17 Host

18 Kunar

19 Kunduz

20 Lagman

21 Lovgar

22 Nangarhar

23 Nimruz

24 Nuristan

25 Uruzgan

26 Paktiya

27 Paktika

28 Pençşir

29 Pervân

30 Samangan

31 Sar-i Pol

32 Tahar

33 Vardak

34 Zabul

Afganistan bayrağı nedir?


Afganistan'da eğitim nasıldır?

Afganistan eğitim sistemi 6+3+3 şeklinde bir kademelendirme üzerinde şekillenmiştir. Buna ilişkin olarak okul öncesi eğitim ile başlayan süreç (0-3 yaş ve 4-6 yaş iki aşamalıdır), 6 yıllık bir genel öğretim sistemi ile devam etmektedir. Bu aynı zamanda genel okur yazarlık kursları ile de desteklenmektedir. 6. sınıf sonrasında ise ikili bir ayrım ile din eğitimi ağırlıklı ortaokullar ve genel eğitim müfredatını benimsemiş ortaokullarda eğitim verilmektedir. Son aşama olan liseler ise 3 farklı bölümden oluşmaktadır. Bu noktada bir anlamda branş eğitimi almakta olan öğrenciler, öğretmenlik, teknik meslek liseleri ve sosyal bilimler-fen bilimleri ağırlıklı liselerde öğrenim görebilmektedirler. Bundan sonra ise branşlarına ilişkin yükseköğrenim kurumlarına devam etmektedirler.

Afganistan'da eğitim alanında kadın ve erkek arasında herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Her Afgan vatandaşı eğitim hakkından yararlanmada eşit haklara sahiptir. Her 7 yaşına gelen her çocuk devlet okullarından parasız yararlanma hakkına sahiptir. Afganistan Anayasası 43. maddesine göre, devlet okulları parasızdır ve ilköğretim zorunludur. Ancak Afganistan'ın uzun yıllar süren işgallere maruz kalması ve ülkenin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik açmazlar eğitim sistemini de olumsuz etkilemiştir. Ülkede 2005 yılı verilerine göre 5 milyona yakın çocuk okullarda eğitim görmüştür. Ancak okullaşma oranındaki düşüklük, öğretmen ve kırtasiye yetersizliği gibi nedenlerden ötürü istenilen verim alınamamaktadır. Buna rağmen 2003 yılında 8.500 çadırda 25.000 civarında öğrenci, bu çadırlarda verilen eğitim hizmetinden yararlanmıştır.

Yemeklerine gelecek olursak, Afganistan’ın mutfağı pirinç, et ve ekmek ağırlıklıymış ve dünyanın en iyi et ve pirincinin olduğu yermiş. Buna göre de vazgeçilmez ana yemekleri (Palau) etli veya sebzeli pilav ve (Chalau) beyaz pilavmış.

Yemeklerin yanında ekmek ise başrolde ve pilavın yanında bile ekmek yenmektedir. Et ise neredeyse ana yemeklerin tamamında kullanılır. Zaten ana geçim kayağı hayvancılık olan bunu iyi bir şekilde yapan ülkedir. Dolayısıyla etin her yemekte bin bir çeşit haliyle kullanılması normaldir.

12 Haziran 2021

Gerçek Bir Deha - LEONARDO DA VİNCİ ve Müthiş Hikayesi

 


Video için emek veren Engin Deniz Kendisini şöyle tanıtmış:

''İsmim Engin, 1991 doğumluyum. Ege Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümü mezunuyum. Bugüne kadar bir çok filmde çalıştım ve belgesel yönetmenliği yaptım. TRT ve Kültür Bakanlığı dahil olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlardan yönetmenlik ödülü aldım. Şimdi ise öğrendiğim yeni bilgileri aldığım eğitim ile birleştirerek burada size aktarıyorum. Bunun yaparken çok eğleniyorum. Umarım siz de benim gibi keyif alırsınız. İyi seyirler.''

Bende videolarından yararlanıyorum, emeğine sağlık diyorum.

31 Mayıs 2021

Seçme fotograflarla Osmanlı yemek kültürü

 


Osmanlı’da Yemek Kültürü ve Adabı

Çağlar boyunca üç kıtaya nam salmış Osmanlı İmparatorluğu’ndan bizlere birçok kültürel ve tarihi zenginlik bir miras kaldı. Her detayın cilt cilt kitaplarca anlatıldığı bu zenginliklerden biri ve en çok merak edilen bölüm şüphesiz ki yemek kültürü olmuştur. Savaş sanatı, Siyaset, İlim ve Bilimde çok değerli ve derin örneklere sahip olan Osmanlı İmparatorluğu’nda Yeme- İçme alışkanlıklarına gelin bir göz atalım.

30 Mayıs 2021

Mata Hari kimdir hayatı

 İLGİLİ ŞARKI VE ÇEVİRİLERE BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ

Yüzlerce Erkeğin Aşık Olduğu, Ancak Mutluluk Nedir Bilmeyen Casus Mata Hari‘nin Hikayesi

Bundan tam 144 yıl önce, 7 Ağustos 1876 tarihinde 20’nci yüz yılın belki de en gizemli kadını dünyaya geldi… İşte Mata Hari’nin hikayesi.

29 Mayıs 2021

İbni Sina kimdir kendi anlatımı ile hayatı

 


 İbni Sina özellikle tıp alanında yapmış olduğu çalışmalar ile bilinmektedir. İslam filozofu olan alim Batılılar tarafından da yakından tanınır. İbni Sina'nın çalışmaları ve makaleleri günümüzde hala kullanılmaktadır. Bu açıdan oldukça değerli bir Türk ve İslam filozofudur.

26 Mayıs 2021

Mimar Sinan eserlerinden bazı fotograflar

 

DEVAMI ALTTA

Mimar Sinan kimdir Mimar Sinanın eserleri ve yapıları nelerdir

 


Detaylar altta

Mimar Sinan 7 eser tanıtımı

 1. Şehzade Camii

Mimar Sinan’ın çıraklık eseri olarak anılan, çıraklık unvanına rağmen usta işi bir yapı olan Şehzade Camii, Kanuni Sultan Süleyman’ın Manisa sancağında valiyken vefat eden oğlu Mehmed adına yaptırdığı Şehzade Külliyesi içerisinde yer almaktadır. Mimar Sinan’ın tasarladığı ilk selatin külliye olan yapı, Beyazıt’tan Edirnekapı’ya giden cadde üzerindeki Şehzadebaşı diye anılan mevkide bulunmaktadır. 1543 yılının Haziran ayında yapımına başlanan külliyedeki caminin temeli 23 Mayıs 1544 yılında atıldı ve 1548 yılının Ağustos ayında ibadete açıldı. İki minaresi bulunan Şehzade Camii’nin her iki minaresinde iki tane şerefe bulunmaktadır. Osmanlı mimarisinin en etkili örneklerinden biri olan cami avlusunun ve klasik mimari usullerinin hazırlayıcısı olan minarelerin bütüne olan uyumu estetik açıdan oldukça doyurucudur. Mimari yapıların süslenmesinde oldukça önemli bir yere sahip olan çini işçiliğinin en nadide örneklerine rastlayabileceğiniz cami, içerisinde bulunan Şehzade Mehmet türbesindeki işlemeler taş işçiliğinin en güzel örneklerindendir.


Devamı altta

Çıraklıktan ustalığa Mimar Sinan

 RESİMLERE TIKLAYARAK BÜYÜTEBİLİRSİNİZ


9 MADDE İLE MİMAR SİNAN’IN ÇIRAKLIKTAN USTALIĞA GEÇİŞ HİKÂYESİ

Çıraklık dönemi


Çıraklık dönemi Şehzadebaşı Camii şehzade türbesi

Devamı altta

25 Mayıs 2021

1=ipegin erkeğe haram olması 2=altının erkeğe haram olması 3=zina yapanın taşlanaraköldürülmesi 4=erkek ve kadinin sunnet edilmesi 5=kabir a...