29 Mayıs 2021

İbni Sina kimdir kendi anlatımı ile hayatı

 


 İbni Sina özellikle tıp alanında yapmış olduğu çalışmalar ile bilinmektedir. İslam filozofu olan alim Batılılar tarafından da yakından tanınır. İbni Sina'nın çalışmaları ve makaleleri günümüzde hala kullanılmaktadır. Bu açıdan oldukça değerli bir Türk ve İslam filozofudur.


İbni Sina Kimdir?

370 yılı dolaylarında Efşene köyünde dünyaya geldiği bilinmektedir. Öğrencisine yazdırmış olduğu hayat hikayesi sayesinde İbni Sina ile ilgili bilgiler günümüze kadar ulaşmıştır. İbni Sina ismi ile bilinen ünlü filozofa yapmış olduğu çalışmalar ve bilime kazandırdığı yeni bilgiler nedeni ile "eş-şeyhü'r-reis" ismi takılmıştır. Bunun dışında farklı pek çok unvanı da bulunmaktadır.

İbni Sina Batı dünyasında ise Avicenna ismi ile bilinir. Bunun yanında kendisine filozofların prensi ismi de verilmiştir. Babası aslen Belhli olsa da başkent Buhara'ya yerleşmiştir. İbni Sina'nın babası çoğunlukla İsmaili dailer ile sürekli görüşürdü. Bu nedenle de evlerinde sürekli felsefe, geometri ve matematik ile alakalı toplantılar yapılırdı. bu sebeple İbni Sina'da oldukça erken bir yaşta felsefe ile tanışmış oldu.


İbni Sina (Avicenna) Hayatı, Eserleri ve Sözleri

İbni Sina çalışmaları ile kendini tıp ve felsefe alanlarında oldukça geliştirmiştir. Samani Hükümdarının ağır bir hastalık geçirdiği bir dönemde kendisini saraya davet ettiler. Saray doktorları ile birlikte çalışmalarını titizlikle sürdürerek hükümdarın kısa sürede iyileşmesine vesile olmuştur.

Bu başarısı sebebi ile İbni Sina daha 18 yaşında Saray Hekimliği konumuna getirilmiştir. Sarayın zengin kütüphanesinde oldukça değerli tıp kitaplarını okuyarak kendini geliştirmiştir. Bu değerli kütüphane ne yazık ki daha sonra içindeki kaynaklar ile birlikte yanmıştır.

İbni Sina'nın kaleme aldığı eserler ise şu şekildedir;

Kurtuluş Kitabı

Tıpta Kanun

Ahlak Konusunda Kitapçık

İşarat ve'l-Tembihat

Kitabü'ş-Şifa



İbni Sina'nın Hayatındaki Gelişmeler

Babası öldükten sonra İbni Sina siyaset ile daha çok ilgilenmeye başlamıştır. 1005 yılında devletin yıkılması ile birlikte de burayı terk etti. Bu dönemden sonra ise yaşamak için kendisine iyi bir yer bulmak adına çeşitli seyahatler yapmıştır.

Felsefe ile alakalı bilgileri için özellikle Farabi'den çokça yardım almıştır. İbni Sina'nın İslam felsefesi ışığında mükemmel bir felsefe kurduğu da eserlerinde görülmektedir. Zaman içerisinde felsefe alanındaki çalışmaları ile hocası Farabi'yi bile geride bırakmıştır.



Kendi ağzından hayatı

M.S 980 yılında Samani Hanedanlığı topraklarında Buhara yakınlarındaki bir köyde dünyaya gelmişim. Türk veya Fars kökenli olduğum konusunda kesin bilgim yok. Malum, benim zamanımda savaşlara bağlı göçler çok fazla idi ve nüfus kayıtları tutulmuyordu. 

10 yaşındayken Kur’an ezberleyip hafız oldum. Bunun yanı sıra 57 yıl süren hayatım boyunca tıp ve daha çok felsefe ağırlıklı yaklaşık 200 kitap ve 450 makale yazdım. Batılılarca, Orta Çağ Modern Biliminin kurucusu, hekimlerin önderi olarak bilinir ve "Büyük Üstad, Avicenna" olarak tanınırım. “Tıbbın Kanunu ve İyileşme” adlı kitaplarım Avrupa üniversitelerinde 17. asrın ortalarına kadar tıp biliminde temel eser olarak okutulmuştur. 

Babam Samani imparatorluğunda saygın bir bilim insanıydı ve ilk derslerimi o vermişti. Geometri, mantık, tıp, doğabilim ve İslam üstüne dersler aldım ve çalışmalar yaptım. Matematikte mantık ve Öklid geometrisini ünlü matematikçi Abdullah Natili’den öğrendim; fizik ve metafiziği ise kendi kendime öğrenmiştim. Felsefe ve metafizik alanlarında Farabi ve Aristoteles beni çok etkiledi.

Henüz 17 yaşımdayken, hastalanan Buhara prensini iyileştirince değerli kitaplara sahip saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştum. 19 yaşında doktor unvanını elde ettim ve ücret almaksızın hastalarımı tedaviye başladım.

21 yaşındayken babamı kaybettim. 2 yıl sonra Samani Hanedanlığı sona erince, emrine girmemi isteyen Gazneli Mahmut’un teklifini kabul etmeyerek batıya Ürgenç kentine gittim. Sonra Merv'den Nişabur'a ve Horasan sınırlarına kadar bölgeyi adım adım dolaştım. Bu esnada şiddetli bir hastalığa yakalandım ve sonunda Hazar Denizi kıyısındaki Gorgan'da eski bir arkadaşıma rastlayarak onun yanına yerleştim. Burada kentte mantık ve astronomi dersleri vererek geçimimi sağladım. Tıbbın Kanunu adlı kitabımın yazmaya da burada başladım.

İsfahan valisinin yanına yerleştiğimi öğrenen Hamedan Emiri beni yakalattı ve hapsetti. Zorluk ve sefalet geçen hapis hayatım savaş bitince sona erdi. Gönülsüz olarak Hamedan Emiri’nin yanında çalıştım. Kısa süre sonra kardeşim, bir öğrencim ve iki köleyle birlikte kılık değiştirip şehirden kaçtım ve korku dolu bir yolculuktan sonra tekrar İsfahan'a ulaştım.

Sonraki 10 yıl boyunca bilim insanı Ebu Cafer'in hizmetinde kaldım. Burada doktor, bilim danışmanı olarak çalıştım ve hatta savaşlara bile katıldım. Bir Hamedan seferi sırasında şiddetli bir karın ağrısı atağına yakalandım. Güçlükle ayakta duruyordum ve çok bitkindim. Hamedan'a vardığımda ölüm yatağında mallarımı yoksullara bağışladım ve kölelerime özgürlüklerini verdim. Hayata bir Ramazan ayında, 1037 yılında veda ettim.

Yaptığım işleri, insanlığın bilgi hazinesine kattıklarımı kısaca özetlemek isterim;

Tıp Alanında Yaptıklarım
Hastaları muayene ederken, bünyelerine, mizaçlarına, yaşayışlarına, aldıkları gıdalara özellikle dikkat eder, yapabildikleri ve zorlandıkları beden hareketlerini büyük dikkatle sorar ve dinlerdim. 

Hasta vücudunu baştan ayağa kadar muayene ile tetkik eder, karaciğer ve dalağı elimle yoklar, göğsü ve kalbi dinler, nabza bakardım. Kanın gıdayı taşıyan bir sıvı olduğunu, şeker hastalığında idrarda şekerin varlığını, bazı hastalıkların kalıtsal olarak geçebileceğini tespit ettim.

Birçok hastalığın temelinde gözle görünmeyen mikropların rol oynadığını ilk olarak ben ortaya çıkardım. Kızıl, şarbon ve sarılık hastalıklarını, mide ülserini ve kanseri tanımladım. Gözün anatomisini inceledim.

Ameliyatlarda hastaya uyuşturucu verilmesini önerdim, güç doğumlarda bebeğin başından tutup çekmek için alet kullanılmasını sağladım. Tedavide lavmanlara, buz keselerine, sıcak ve soğuk su banyolarına, spora ve içilecek memba sularına önem verirdim. 


En önemli kitabım Tıbbın Kanunu'nda; deneysel tıp, klinik testler, verimlilik araştırmaları, risk faktörü ve bulgulara dayalı hastalık teşhisi gibi konular yer almaktadır. Kitabımda ayrıca ilaç bilimi alanında da önemli bilgiler bulunur.

Felsefe Alanında Yaptıklarım
Felsefe çalışmaları da yaptım. 2 ana gruba ayırdım: teorik felsefe ve pratik felsefe. 

Benim tanımıma göre teorik felsefe; doğa bilimleri (aşağı bilimler), matematik (orta bilimler) ve metafizik (yüksek bilimler) olarak 3 alt başlık mevcut olup, akıl sürekli düşünür bir halde kalarak, ruha düşünme yetisini kazandırır. 

Benim tanımıma göre pratik felsefe ise; gelişen teorik düşünme yetisini kişinin karakter özellikleriyle birleştirerek eylemler ile ilişkilendirir. 


Varlık üçe ayrılır: Olası ve sonra yok olan varlık (canlılar), olası ve zorunlu varlık (evren), özü gereği gerekli ve daimi olan varlık (Allah). Eflatun'un idealizmi ile Aristoteles'in deneyciliğini uzlaştırarak bir akıl görüşü ortaya koymaya çalıştım.

Fizik Alanında Yaptıklarım
Başka bir ilgi alanım da fizikti… Optik, fizyolojik optik ve dinamik konularına ilgi duydum. Fizikteki önemli konulardan birisi olan hareketin açıklanmasında, Aristo’nun görüşüne karşı çıktım ve herhangi bir cisim bir engelle karşılaşmıyorsa onun hareketinin sürekli olduğunu söyledim. Bu, daha sonra Newton tarafından da benzer şekilde ifade edildi ve Birinci Newton Yasası olarak kabul edildi.

Çok uzun sayılmayacak bir ömür yaşadım. Bunun bir kısmı göç yollarında, bazı kentlerde kısa süreli konaklamalarla ve hayatımı kurtarmak için kaçarak geçti. Bulduklarım ile benden yüzyıllar sonra bile insanlığa faydam olduysa ne mutlu bana… 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

1=ipegin erkeğe haram olması 2=altının erkeğe haram olması 3=zina yapanın taşlanaraköldürülmesi 4=erkek ve kadinin sunnet edilmesi 5=kabir a...