16 Nisan 2014

Hayatta Kalabilmek

 Hayatta Kalabilmek

Onu gördüğümde siyahın bu kadar siyahını daha önce hiç görmediğimi düşündüm. Karşımdaki koltukta keyifle oturan ve neredeyse koltuğun oturma yeri kadar büyüklüğünde, birçok kolları olan kocaman bir örümcek. Ben ayaklarımı topluyorum, oturduğum kanepede sanki kaybolabilecekmişim gibi büzüşüyor, kendimi saklamaya çalışıyorum fakat nafile. O ise zaten yalnızca bana geldiği için gözleri üzerimde. “Bu sefer gerçek bu, hayal filan değil” Diyorum, tutabilsem tutacak kadar gerçek bir yaratık. Böyle zamanlarda felçli biri gibi kıpırdayamıyorum, üzerime tonlarca ağırlık biniyor ve ellerim ayaklarım kıpırdayamaz oluyor. Görüyorum, duyuyorum, korkuyorum fakat eylemde bulunamıyorum, ses tellerim kesilmişçesine sesim çıkmıyor.  

 


Üç yaşındaki oğlum koşarak salona giriyor, elinde küçük plastik top ve örümceğin oturduğu koltuğa zıplıyor, gürültüyle oturuyor. “Oraya oturma!” Diyecek kadar bile zaman ve güç bulamadım. Örümceği görüşüm, korkudan tutulmam, ardından oğlumun odaya girişi hepsi toplam iki saniye kadar bir zamanda oluyor aslında saate göre. Korkunun tek bir saniyesi saatler sürüyor oysa. Oğlumun koltuğa oturması ile örümceğin yok olması aynı anda oluyor. Kurtuldum örümcekten, vücudum çözülüyor, korku yerine ferahlık yayılıyor kalbime. Nefesim düzeliyor, soluklanıyorum, sanki kan yeniden dolaşmaya başlıyor damarlarımda, ısınmaya başladığımdan anlıyorum. Sırtımdaki soğukluğun yerini sıcaklık alıyor. Oğluma gülerek bakıyorum yine beni kurtardığı için. Kollarımı açıyorum ve o da kollarıma zıplıyor. Sarılıyorum doyasıya ona, kokluyorum, öpüyorum.  
 
Doktora gittiğimde konuşmuştuk bu konuyu. Halüsinasyonlarım algılarımı ne zaman yanıltsa oğlum devreye girdiğinde hepsi kayboluyordu. Onun yanındayken zaten bu kopuklukları yaşamıyordum. Gerçekle hayal arasında yüzümü hayata çeviren en büyük etken oğlum oluyordu. Hatta geçenlerde elimdeki örgü şişini karnıma batırmamı söyleyen bir kediden onun “Anne!” Diye seslenmesi sırasında kurtulmuş ve hemen şişleri elimden fırlatmıştım.  
 
Oğlumun yetişemeyeceği kötü bir an olabilirdi. Bunlardan tamamen kurtulabilmek için doktordaydım ve çareler arıyordum. Rahatsızlığımın bilincine varmıştım, ne kendime ne de çevreme zararım olsun istemiyordum. Doktor uzun bir tedavi süreci geçireceğimi söyledi ve sabırlı olmamı tavsiye etti. Sürekli gözetim altında olacaktım ve bir deftere yaşadığım duygu bozukluklarını not alacaktım. “Yazdıktan sonra okuduğunda düzeltme yapmayacaksın, öylece bırakacaksın.” Diye uyardı beni. 
 
İlaçları almaya başladığımda kötü etkilediler önce. Hatta ilk hafta daha fazla hayattan koptum diyebilirim. Israrla kullanmaya devam etmemi söyledi doktor. Haklılığını anladım ilerleyen günlerde. Artık hayatta daha fazla kalabiliyordum. Bunu böyle tanımlıyorum ben “Hayatta kalabilmek” Çünkü diğer gördüklerim ve yaşadıklarım hayatla ilgili değildi, sanaldı. Sanalda kalmak ile hayatta kalmak arasındaki tercih bana bağlı değildi bu rahatsızlığım sırasında.  
 
Hastalığın başlangıcının hamileliğime dayandığını söylüyordu doktor. Yazdıklarım, hissettiklerim, yaşadıklarım ve onunla sohbetlerimiz bu sonuca götürmüştü bizi. Bizi diyorum, çünkü hak veriyorum doktora. Karnımdaki çocuğu aldırmaya karar verdiğim andan itibaren başlamıştı sıkıntılarım. Bakamam, besleyemem, yetiştiremem sandım ve bebeğimi doğmadan öldürdüm. Öldürme işleminde yapılan bir hata sonucu da kısır kaldım. Bir daha asla çocuk sahibi olamayacaktım. 
 
Benim yanlış kararım ve bebeğimi alan doktorun yanlış müdahalesi… O hasta koltuğuna uzanış, soğuk metalin dokunuşu. Soğuk metal şey… Bunu hiç unutamıyorum. Eğer ben bir kadın doğum doktoru olsaydım o metali önce buharda filan hafif ılıtırdım mutlaka.  
 
Psikolojik tedavilerimin sonucunu alıyor, iyiye gidiyordum. Çevremdekilerle ilişkilerim daha düzeliyordu. Kendimi meşgul edecek çok güzel uğraşlar edinmiştim. Halüsinasyonlar görmüyordum artık ve oğlum da kurtarmaya gelmiyordu. 
 
Hayatta kalabilmemin bedelini gerçekte bir oğlumun olmadığını öğrenerek ödemiştim. Bazı günler ilaçları kullanmıyorum sırf oğlumu kucaklayabilmek için. Ne yapsam gelmiyor artık. Onu ikinci kez kaybedişimdi bu. 
 
 
 
 
Bunları birebir yaşamadığım gerçek, fakat hiç yaşanmamıştır diyebilir miyiz?  
 
 
Müjgân Akyüz Dündar/MAJ
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

1=ipegin erkeğe haram olması 2=altının erkeğe haram olması 3=zina yapanın taşlanaraköldürülmesi 4=erkek ve kadinin sunnet edilmesi 5=kabir a...