İNSAN TABİATINI TANIMA
Yazar : Alfred ADLER
Yayınevi : Türkiye İş Bankası Yayınları
Baskı : İstanbul / 1994 / 443 shf.
ISBN : 975-458-060-x
Bilim Grubu : Psikoloji
Türü : Tercüme
Genel Değerlendirme:
"İnsan Tabiatını Tanıma" adlı kitabımız Adler'in bir yıl boyunca Viyana Halk Enstitüsü'nde vermiş olduğu konferansların derlemesinden oluşmuştur. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları arasında 1994 yılında çıkan kitap 445 sayfadır.
Kitap,
Giriş ve Önsöz kısmı, 1. Kitap ve 2. Kitap olmak üzere üç temel bölümden oluşmuştur.
Kitapın başlangıcında "İçindekiler" bölümünden sonra Çeviren'in
Önsözü adlı Dr. Ayda Yörükan'ın 6 sayfalık önsözü yeralmaktadır. Bunun ardından
"Kitabın İngilizce Baskısına konulmuş olan Giriş" adlı Dr. Leland
Hinsie'nin 3 sayfalık bir yazısı bulunmaktadır. Yine bunun ardından Dr. Turhan
Yörükan'ın "Alfred Adler, Sosyal Roller ve Kişilik konusunda
karşılaştırmalı bir inceleme" adında kitabın geniş bir tahlilinin
yapıldığı 93 sayfalık bir bölüm yeralmaktadır. Bu bölümün ardından yazarımızın
bir sayfalık kısa bir önsöz'ü ve ardından ondört sayfalık bir "Giriş"
bölümü vardır.
Yazar Hakkında:
Çağımızın en başta gelen psikologlarından biri olan Alfred Adler (1870-1937), meslek hayatının ilk yıllarını Viyana'da geçirmiş ve 1910 yılına gelinceye kadar Sigmund Freud'la birlikte çalışmıştır. 1910-1911 yıllarında Freud’un çevresinde toplanmış olan gruptan ayrılarak bazı temel noktalarda Freud'inkinden tamamen farklı olan Bireysel Psikoloji adlı bir sistem ortaya atmıştır. Avrupa'nın birçok yerlerinde ve Amerika'nın birçok yerlerinde ve Amerika'da birçok konferanslar vermiştir. Sosyal ilgi, Hayatın anlamı, Hayat Bilimi, Nevrozların problemleri gibi daha birçok eseri vardır.
Önsöz ve Girişlerden sonra
1. Kitap kısmında yazar, insan davranışı ana temasını işliyor. 1. Kitap'ın
kısaca alt başlıkları şöyle:
* Ruh
* Ruhsal Hayatın Sosyal
görünüşleri
* Çocuk ve Toplum
* İçerisinde yaşadığımız
Dünya
* Aşağılık Duygusu ve
Kendini Kabul ettirme çabası
* Hayata Hazırlanma
* Cinsiyet
* Çocuğun Aile çevresi
içerisindeki yeri
2. Kitap, karakter Bilimi
başlığıyla karşımıza çıkıyor. Alt başlıkları
* Genel Düşünceler
* Saldırgan Karakterin
Özellikleri
* Saldırgan olmayan Karakter
Özellikleri
* Karakterin Başka
görünüşleri
* Duygular ve Heyecanlar
Kitabımızın sonunda
"Eğitim konusunda genel düşünceler" adlı bir ek kısım da vardır.
Şimdi kısaca kitabın bu
başlıklar altında nelerden bahsettiğini görelim.
I.
KİTAP: İNSAN DAVRANIŞI
A)
RUH:
1) Ruhsal Hayatın Kavramı ve Öncülü: Ruhun serbest bir şekilde hareket edebilme
ile tabii bir ilişkisi vardır.
2) Ruhsal Organların Fonksiyonu: Ruhsal Hayat, saldırgan etkinliklerle güvenliğe
ulaşmak için yapılan etkinliklerden oluşan karmaşık bir bütündür; en son amacı
da insan organizmasının varlığını sürdürmesini sağlamak ve ona güvenlik
içerisinde gelişebilmek imkanını vermektir. Hayattaki her türlü kötülüğün
kaynağı olarak birtakım kusur veya yetersizliklerin görülmemesi gerekir.
3) Ruhsal Hayatta Belli bir gayenin var oluşu: İnsanın ruhsal hayatı,
gayesi ile belirlenmiştir. İnsanın bütün etkinlikleri her zaman için var olan
belli bir gayeye doğru yönelmedikçe, etkinliklerini belirleyen, değiştiren ve
sürekliliğini sağlayan bir gaye bulunmadıkça, hiçbir insanın düşünmesi, istemesi
ve hayal kurması mümkün değildir. Bir ruhsal gelişmeyi ancak her zaman için var
olan bir gayeyi göz önünde tutacak olursak anlayabiliriz. İnsanların
hareketlerine yön veren gaye, çevrenin çocuk üzerindeki etkileri ve çocukta
uyandırmış olduğu izlenimlerle belirlenmiştir.
B-
RUHSAL HAYATIN SOSYAL GÖRÜNÜŞLERİ:
1) Mutlak gerçek: Bir insanın ne şekilde düşündüğünü bilebilmek için o insanın başka
insanlarla olan ilişkilerini incelememiz gerekir.
Hiç durmaksızın ortaya çıkan
problemleri çözme sorunluluğu insan ruhunun etkinliğine yön verdiği için, insan
ruhu özgür bir kuvvet olarak hareket edemez.
2) Topluluk hayatına duyulan ihtiyaç: İnsan varlığının sürekli
olarak yaşamasını en iyi sağlayan şey, topluluk hayatıdır.
3) Güvenlik ve çevreye uyma: İnsan ruhunun gelişmesinde konuşmanın son derece
büyük bir değeri vardır.
4) Sosyal Duygu: Bir insanı ölçmemize yarayacak kriterler, o insanın genellikle insanlık
için taşınmış olduğu değerle belirlenmiştir.
C-
ÇOCUK VE TOPLUM
Toplum bizden, ruhumuzun
gelişmesini de etkileyene bir takım yükümlülükleri yerine getirmemizi ister.
1- Küçük çocuğun durumu: Toplumun yardımına muhtaç olan her çocuk, hem ona
bir şeyler veren, hem de ondan bir şeyler alan, bir yandan çevreye uymasını
bekleyen, öbür yandan yaşama iç tepkisini tatmin eden bir dünya ile karşı
karşıyadır. Tiplerin oluşumu hayatın ilk döneminde başlar.
2) Güçlüklerin etkisi:
Ruhunun gelişmesi sırasında çocuğun karşılaşmış olduğu engeller, genellikle
sosyal duygusunu bozmakta ya da sosyal duygunun gelişmesini durdurmaktadırlar.
Aşırı bir sevgi gösterilerek
yürütülen bir eğitim de, hiçbir sevginin bulunmadığı bir eğitim kadar
zararlıdır.
3) Sosyal bir varlık olarak insan: İhsanı anlayabilme onu komple çevresiyle
değerlendirme ile başarır.
D-
İÇERİSİNDE YAŞADIĞIMIZ DÜNYA:
1) Dünyamızın yapısı: İnsanı çevreye en çok yaklaştıran duyu organı
gözdür.
2) Dünya görüşünün değişmesi ile ilgili unsurlar: Bir insanın bireyselliği
neyi ve nasıl algılamış olduğuna bağlıdır. Bu algılar bellekte muhafaza edilir
ve ruhun gelişmesinde, hayal gücünün artmasında etkilidir. Hayal gücünde bir
algı, o algıyı oluşturan obje olmaksızın yeniden meydana getirilir.
3) Hayal Kurma: Hayal kurma, insan organizmasının hareketliliğine bağlıdır. Hayal
kurmanın derecesi ya da hayal gücünün kapsamı konusunda kural olmak
4) Rüyalar: Bir insanın karakteri rüyalarda kolayca anlaşılır.
5) Kendini Başkasının Yerine Koyabilme ve Özdeşleşme: Kendini başkasının yerine
koyabilme yeteneği, bir insanın başka bir insanla konuşması sırasında ortaya
çıkar. Bir kimse ile özdeşleşmemiz mümkün olmazsa, o kimseyi anlamamız
imkansızdır.
6- İpnotizma ve Telkin: Sosyal duygunun etkisi altında, insanın kendi
çevresinden etkilenmeyi bir dereceye kadar istemiş olduğunu görüyoruz.
Etkilenmeye hazır olma derecesi, etki yapan kimsenin etkilemeye çalıştığı
kişinin haklarını ne derece göz önünde tuttuğuna bağlıdır. Zarar verilen bir
insan üzerinde devamlı bir etkide bulunmak imkansızdır. Bir insan ancak kendi
haklarının gözetildiğini hissettiği zaman en iyi şekilde etkilenir.
E-
AŞAĞILIK DUYGUSU VE KENDİNİ KABUL ETTİRME ÇABASI
1- İlk Çocukluk Yılları: Dünyaya bir takım organik kusurlar ve
yetersizliklerle gelen çocukların, küçük yaşlardan beri, çoğu zaman sosyal
duygularının engellenmesine yol açan bir durumla karşılaştıkları görülmüştür.
2- Aşağılık Duygusunun Giderilmesi: Çocukluk güçlü olmak için gösterdikleri
çabayı açıkça dile getirmezler, onu sevgi perdesi altında gizlerler. Çocuk,
aşağılık duygusunu giderme çabası içerisinde yalnızca güç ve kuvvet dengesini
yeniden kurmaya çalışmakla yetinmemekte, aynı zamanda aşırı bir telafi
mekanizmasına başvurmaya, bu yüzden dengeyi bozacak şekilde öbür uca doğru
gitmeye çalışır.
Herhangi bir beden kusuru ya
da hoşa gitmeyen bir karakter özelliği olan bir kimseyi ayıplamadan yaklaşarak
problemini çözmeliyiz.
3) Hayat Grafiği ve Dünya Görüşü: İnsanlar, çocukken hayata karşı takınmış
oldukları tavırları değiştirmezler. Bununla birlikte, bu tavır daha sonraki
hayatta ilk çocukluk günlerindekinden farklı bir biçimde ifade edilir.
F-
HAYATA HAZIRLANMA:
Bireysel Psikolojinin en temel
ilkelerinden biri, her türlü ruhsal olayın, belirli bir gaye için yapılan bir
hazırlık olduğudur.
1. Oyun: Çocuğun hayatında, gelecek için yapılan hazırlığı çok açık bir şekilde
gösteren önemli bir olay vardır. Oyun.
Oyun ruhla sıkı sıkıya
ilgilidir. Hatta bir çeşit meslek gibidir. Oyunda çocukların bütün özellikleri
ortaya çıkar.
2- Dikkat ve Oyalanma: Dikkat, ruhun ayırt edici niteliklerinden biridir
ve insanın başarılarında birinci derecede rol oynar. Yorgunluk ve hastalık
dikkati olumsuz etkilerler. Dikkatin uyanmasındaki en önemli etken, dünyaya
gerçekten derin bir ilgi duymaktır. İrade gücünün ve enerjinin bulunmayışı da
dikkati bir nokta üzerinde toplayamama yeteneksizliğe benzer.
3- Suçluluğa götüren ihmal ve unutkanlık: Sosyal duygu yeterince
gelişmediği zaman insanın başkalarına gereken ilgiyi göstermesi ceza tehdidi
altında bile son derece güç olmaktadır.
4- Bilinç dışı alan: Bazı ruhsal yetenekler bilinç alanı dışında gelişir.
Dikkati uyaran bazı şeyler bilincimizin değil ilgilerimizin olanına girer,
ilgilerimiz ise genellikle bilinç dışı alanda yer alırlar. İnsanlar, farkında
olmaksızın, kendi içlerinde hiç durmadan faaliyet gösteren birtakım güçler
geliştirirler. Bu güçler, onların bilinç dışı alanlarında gizlenir, hayatlarını
etkiler ve ışığa çıkarılmadıkları zaman bazen acı sonuçlara yol açarlar.
5- Rüyalar: Bir insanın rüyalarında o insanın karakteri ile ilgili sonuçlar
çıkarabilmek için, bu sonuçların bireyin başka ayırt edici nitelikleriyle
desteklenmesi ve rüyalarla ilgili yorumumuzu bunlarla doğrulamamız gerekir.
Rüya, bir insanın hayat problemlerinden birine çözüm yolu aradığını gösterir ve
bu problemleri ne şekilde de ele aldığını da gösterir.
6- Yetenek: Bir insanı değerlendirme o insanın yeteneklerini ölçebilme göz önünde
bulundurulur. Bununla birlikte "ölçü" olarak yetenek testleri pek
güvenilir değillerdir.
G-
CİNSİYET
1- Cinsiyet Ayımı ve İş bölümü Her insan belli bir zamanda ya da belli bir yerde
toplum hayatına katkıda bulunmak zorundadır. Bir insanın yetenekleri, o insanın
toplumun üretim sistemi içerisindeki yerini belirlemektedir. Bununla beraber
insanların iki cins halinde yaratılmış olması da toplumdaki işbölümünü
yönlendiren unsurlardan biridir.
2- Bugün Kültürü İçerisinde Erkeğin Egemen Durumu: Toplumumuz-daki işbölümünü,
bütün uygarlığımızı belirleyen özel kalıplar içerisinde şekillenmesine yol
açmıştır. Bunun sonucunda, bugünün kültürü içerisinde erkeğin önemi geniş
ölçüde artmıştır. Böylece erkeğe toplumda haksız bir üstünlük verilmiştir.
3- Kadınlık Rolünden Kaçma: Erkek olmanın sağladığı elverişli durumların apaçık
oluşu, kadınların ruhsal gelişmesinde ciddi bozukluklar yaratmakta, bunun
sonucu olarak da kadınlık rolü evrensel diyebileceğimiz bir tatminsizlik
duygusuna yol açmaktadır.
4- Cinsler Arasındaki Gerginlik: Uygarlığımızın hataları sonucu değişik
önyargılar meydana gelmiş ve bunu telafi edebilecek eğitim sisteminin de
olmayışı dolayısıyla erkek ve kadın arasında güvensizlik ve samimiyetsizlik
olmuştur.
5- Reform Denemeleri: Cinsler arasındaki ilişkileri daha iyi bir hale
getirmek için yapılmış olan değişikliklerin en önemlisi kız ve erkek çocukların
birlikte eğitimidir.
H-
ÇOCUĞUN AİLE ÇEVRESİ İÇERİSİNDEKİ YERİ
Bir insan hakkında kesin
yargı verilmeden önce onun hangi şartları içerisinde yetişmiş olduğunun
bilinmesi gerekir. Bir insanın kendisi nasıl yorumladığı da önemli bir
meseledir.
Boş gururuna kapılmış bir
kişiyi eğitirken ona birinci olmanın en üstün olmanın önemli olmadığını telkin
etmek gerekir.
En büyük çocuklar genellikle
güçlü olmaya büyük değer verirler. Güçlü olmak için gösterilen çabanın dünyaya
ikinci olarak gelen çocuk için de özel bir anlamı vardır.
Hatalı bir biçimde gelişmiş
ve yanlış bir yol tutmuş olan insanlara karşı sempati duyarak yaklaşmalıyız.
Hatanın kaynağını bilmemiz, durumu düzeltebilmemiz için bu tür yaklaşım, bize
etkili araç sağlayacaktır.
2.
KİTAP: KARAKTER BİLİMİ
A)
GENEL DÜŞÜNCELER
1- Karakterin Kaynağı ve Özel Niteliği: Karakter ruhsal bir
tavırdır, bir insanın içerisinde yaşadığı çevreye yaklaşımının özelliğini ve
ayırt edici niteliğini oluşturmaktadır; bir insanın önemli bir kişi olmak için
göstermiş olduğu çabaların o insanın sosyal duygusun yönünde gelişmesini mümkün
kılan davranış kalıbıdır. Karakter özellikleri katılımla geçen veya doğuştan
var olan şeyler değildir.
2- Karakterin Gelişmesi basımından Sosyal Duygunun önemi: Güçlü olma çabasının
yanında, sosyal duygu da karakterin gelişmesinde önemli rol oynar. Sosyal
duygu, hem aşağılık duygusundan hemde bu duyguyu telafi etme amacını güden
güçlü olma çabasından etkilenmektedir. Bireyin sosyal duygusunun gelişme
derecesi, evrensel olarak geçerli olan insani değerlerin biricik kriteridir.
Sosyal duygunun derecesi, bir insanın her türlü faaliyetlerinde kendini
göstermektedir.
3- Karakter Gelişmesinin Yönü: Bir kişilikte dikkati çeken karakter özellikleri, o
insanın ruhsal gelişmesinin çocukluktan beri almış olduğu yöne uygun olmalıdır.
Karakterin dümdüz bir çizgi üzerinde gelişmesinde her türlü engel tehlikelidir.
Toplumun gereklerine uyabilmenin ilk şartı rahat bir sosyal hayattır. Zorla
itaat etmek ancak görünüşte itaat etmek demektir.
Toplumda iyimserleri tavır
ve hareketlerinden hemen tanımak mümkün-dür. Ürkek değildirler; açık ve serbest
bir şekilde konuşurlar; ne çok alçak gönüllüdürler, ne de kendilerini
engellemiş ve tutuk hissederler. Kötümserler ise büsbütün farklı bir tiptirler.
En büyük eğitim sorunları bu gibi kimselerde karşımıza çıkar. Saldıran
insanlar, cesur olukları zaman, kendi yeteneklerini olanca şiddeti ile dünyaya
kanıtlayabilmek için cesaretli çılgınca bir cüret haline getirirler.
Kendilerine güvenmeyenler ise kesinlikle başkalarına da güvenmezler.
4- Mizaç ve İç Salgı Bezlerinin Salgıları: "Mizaç" denildiği
zaman ne anlaşıldığını bilmek güçtür. Mizaçları "sıcakkanlı,"
"öfkeli", "hüzünlü" ve "soğukkanlı olarak dörde
ayırabiliriz.
Sıcakkanlı tipe, hayattan
tat aldığını açığa vuran, olayları çok fazla ciddiye almayan, olaylara çeşitli
görüş açılarından bakma yeteneğini yitirmeksizin mutlu şeylerden zevk duyan
insanlar girmektedir.
Öfkeli tipten olan bir
insanın güçlü olmak için göstermiş olduğu çaba o kadar kuvvetlidir ki her zaman
gücünü kanıtlamak zorunda bulunduğunu hissettiği için daha sert ve şiddetli
hareketlerde bulunmaktadır.
Hüzünlü tip, güçlükleri
yenebileceğine ve ilerleyebileceğine hiçbir zaman inanmayan, yeni bir riske
girmeyen, bir gayeye doğru ilerleyecek yerde hareketsiz kalmayı tercih eden,
kararsızlığı açıkça belli olan nevrotik kişidir.
Soğukkanlı tipten olan bir
insan ise, genellikle hayata yabancıdır. Hayatta edinmiş olduğu deneylerden
gereken sonuçları çıkarmayı başaramaz.
Şu da vardır ki sınırları
kesin olarak belirlenmiş mizaçlara seyrek olarak rastlanmaktadır. Bu tipler ve
mizaçlar değişmez de değillerdir.
Mizaçlar, iç salgı
bezlerinin yaptığı salgılara bağlı şeylerdir. Tıp bilimindeki en yeni
gelişmelerden biri, iç salgı bezlerinin önemi üzerinden durulması olmuştur.
B-
SALDIRGAN KARAKTER ÖZELLİKLERİ
1-Boş-gurur ve Harislik: Kendini başkalarına kabul ettirmek için gösterilen
çaba, en yüksek noktasına ulaşır ulaşmaz, ruhsal hayatta büyük bir gerginlik
oluşturur. Her insan kendini belli bir dereceye kadar boş-gurur kaptırmış
olabilir. Fakat bunu açığa vurmamalıdır. Boş-gurur çok geçmeden toplum
içerisinde gereken şekilde davranmamasına yol açar. Bu insanlar başkalarını hiç
mi hiç önemsemezler. Başkalarına egemen olmaktan hoşlanan boş-gururlu insanlar,
başkalarını kendine bağlayabilmek için önce onları elde etmeye çalışırlar. Bu
yüzden, bir insanın ideal davranışı belli bir dereceyi aştığı zaman
insancıllığı ve insan sevgisi göze batacak kadar fazla olduğu zaman güvensizlik
duyabilir.
2- Kıskançlık: Kıskançlık, başkalarına güvenmeme ve onlara pusu kurma, başkalarını
eleştiren bir tavır takınma ve sürekli bir ihmal edilmiş olma korkusu duyma
gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Kıskançlığın bir şekli kendi kendine yiyip
bitirme başka bir şekli ise şiddetli bir inatçılık olarak görülmektedir.
3- Haset: Güçlü olma ve başkalarına egemen olma çabasının bulunduğu yerde, haset
gibi bir karakter özelliği de karşımıza çıkar. Bir insanla o insanın görülmemiş
derecede yüksek olan gayesi arasındaki uçurum, aşağılık kompleksi şeklinde
görünür.
4- Cimrilik: Genellikle bir insanın başkasına zevk vermemesi, topluma ve başka
insanlara karşı takındığı tavırda cimri davranması gibi belirtilerle ortaya
çıkar.
5- Kin: Düşmanca bir tavır takınmış olan insanların ayır edici bir niteliği
olarak karşımıza çıkar.
C-
SALDIRGAN OLMAYAN KARAKTER ÖZELLİKLERİ
İnsanlığa açıkça düşman
olmamakla birlikte düşmanca bir tavrın yol açtığı toplumdan kendini soyutlama
ve yalnızlık izlenimi edinmemize sebep olan karakter özellikleridir.
İnsanlardan kaçma, Endişe, Yüreksizlik ve baskı altına alınmayan içgüdüler bu
özelliklerdendir.
D-
KARAKTERİN BAŞKA GÖRÜNÜŞLERİ
Bunlarda neşeli olma,
düşünme ve konuşma biçimleri, olgunlaşmamış olma, ukalalık, boyun eğme,
başkalarına söz geçirme ve dindarlık gibi karakter özellikleridir.
E-
DUYGULAR VE HEYECANLAR:
Duygular ve heyecanlar sıkı
sıkıya kişiliğin özüne bağlı olduğu için tek tek insanların özel nitelikleri
değildirler. Her insanda az çok karşımıza çıkarlar. Bunlar insanları
birbirinden uzaklaştıran ve birbirine yakınlaştıran duygular olarak ikiye
ayrılabilir. Öfke, keder, tiksinme, korku ve endişe insanları birbirinden
uzaklaştırırken; sevinç, sempati gibi duygular da insanları yakınlaştırır.
SONUÇ:
"İnsan tabiatını
tanıma" kitabı Freud'un karşısında bir tez niteliğinde ve kişilerin
karakterlerine, olaylara karşı sergilediği realist ve orijinal tavrıyla,
kitapta geçen çoğu konu hakkında verdiği örnekler ve sunduğu toplumsal
kesitlerle sıkılmadan okunabilecek, hatta okunması gereken ve kütüphanemizde
bulunması gereken bir kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder