RASULULLAH’A SALATU SELAM GETİRME
243) Peygamberimize Salat Ve Selam Getirmek
Bu
bölümdeki bir ayet ve onbir hadis-i şeriften Allah 'ın ve meleklerin bile
peygamberlerin şerefini yücelttiklerini, bizim de salevat getirmemiz
gerektiğini, Peygambere kim bir salevât getirirse Allah'tan on misli merhamet
elde edeceğini, kıyamette peygambere en yakın olanların ona fazla salevât
getirenlerin olduğunu, en faziletli gün olan Cuma günü salevât getirmenin
faziletli olduğunu ve tüm getirilen salevâtların peygamberimiz (s.a.v.)
kendisine ulaştırıldığını, yanında ismi anıldığı halde peygamberimize salevât
getirmeyen kimsenin yüzünün yere sürtüleceğini, peygamber imizin kabrini bayram
yerine çevirmememiz gerektiğini, nerede olursak olalım getireceğimiz salevâtın
ona hemen ulaştırılacağını ve ulaştırılan bu salevâtın ruhu iade edilerek bizzat
peygamberimiz tarafından alınacağını, gerçek cimri kimsenin salevât getirilmesi
gereken anlarda salevât getirmeyen kimse olduğunu, dua edileceği zaman önce
Allah'a hamdedip sonra salevât getirip sonra dua edilmesi gerektiğini, salât ve
selâmın ne olduğunu öğreneceğiz. [1]
"Allah ve melekleri peygambere salat etmekte, yani Allah
onun şeref ve şanını yüceltip makamını yükseltmektedir. Melekler de dua edip
bağışlanmasını dilemekteler ve yüksek derecelere yükseltilmesini isterler. Ey
inananlar! Siz de O'na dua ederek derecesinin yükseltilmesini isteyin. Onu
hayırla yad edin, kendinizi O'nun rehberliğine tam bir teslimiyetle
terkedin." (Ahzab: 33/56)
1400. Abdullah
İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:
“Kim bana bir defa salâtü selâm getirirse, bu sebeple
Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder.”[2]
1401. İbni
Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanları, bana
en çok salât ü selâm getirenleridir.”[3]
* Zümer: 39/75 ve
Mü’min: 40/7'de de Allah'ın melekleri Rablerini hamd ile tesbih ederler denerek
bizlerin de önceki bölümde Allah'a hamdetmemizin gereği vurgulandığı gibi,
burada da peygamberi sevmemiz ve ona salevat getirmemiz tavsiye ediliyor. Al-i
İmran: 3/31'de belirtildiği gibi eğer peygamberi seviyorsak, Ahzab: 33/56 gereği
ona salevat getirmeliyiz. [4]
1402. Evs İbni
Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem:
– "Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple
o gün bana çokça salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana
sunulur” buyurunca, ashâb–ı kirâm:
–
Yâ Resûlallah! Vefat ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salâtü
selâmlarımız sana nasıl sunulur? diye sordular.
Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:
– "Allah Teâlâ peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi
toprağa haram kıldı" buyurdu.[5]
1403. Ebû
Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm
getirmeyen kimse perişan olsun.”[6]
* Hem müslüman
olduğunu söylediği halde hem de peygamberin ismi anıldığında salevat getirmeyen
kimse Ahzab: 33/56 gereğince bir farzı yerine getirmemiş olacağından,
peygamberin cimri demesine ve bedduasına hak kazanmış oluyor. [7]
1404. Yine
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kabrimi
bayram yeri haline çevirmeyiniz. Bana salâtü selâm
getiriniz. Zira nerede olursanız olun
sizin salâtü selâmınız
bana ulaşır.”[8]
* Geçmiş
ümmetlerin peygamberlerinin kabirlerini bayram yeri haline getirmeleri kınanıp,
siz benim ümmetim bunu yapmayın diyor ve kabrimin etrafında bayram yeri gibi
merasim yeri haline getirmeyin diyerek (Muvatta, Kasru's-salat, 88)'de beyan
edilen "Allahım kabrimi puthane haline getirme" diyerek Allah'a sığındığı
bu kötü hal gerçekleşmiş olacaktır. Bu yüzden bu sakındırma
yapılmıştır. [9]
1405. Yine Ebû
Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse bana salâtü selâm getirdiği zaman, onun
selâmını almam için Allah Teâlâ ruhumu iade eder.”[10]
* Bakara: 2/154
ve Al-i İmran: 3/169-170 beyan edildiği üzere şehidlere ölü denmemekte
peygamberimiz ve şehidler bizim bilmediğimiz bir hayata sahip olup
yaşamaktadırlar. Gönderdiğimiz salat-u selamın alınması biz ümmeti için şeref
vesilesidir ve büyük bir fırsattır. [11]
1406. Ali
radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cimri, yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm
getirmeyen kimsedir.”[12]
1407. Fedâle
İbni Ubeyd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazdan
sonra Allah’a hamd etmeden, Peygamber aleyhisselâm’a salâtü selâm
getirmeden dua eden bir adamı işitti. Bunun üzerine:
“Bu adam acele etti” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı. Ona veya bir
başkasına şöyle buyurdu: “Biriniz dua edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamdü
senâ etsin, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e salâtü selâm getirsin.
Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin”[13]
1408. Ebû
Muhammed Kâ‘b İbni Ucre radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir
gün Resûl–i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza gelmişti.
Kendisine:
–
Yâ Resûlallah! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik, sana nasıl salavât
getireceğiz? diye sorduk. O da şöyle buyurdu:
–
“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli
İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli
Muhammed, kemâ bârekte alâ âli İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım!
İbrâhim’in âline rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Şüphesiz
sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve bereket
lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen
övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz.”[14]
1409. Ebû
Mes‘ûd el–Bedrî radıyallahu anh şöyle dedi:
Biz
Sa‘d İbni Ubâde radıyallahu anh ile birlikte otururken Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi. Beşîr İbni Sa‘d
ona:
–
Yâ Resûlallah! Allah Teâlâ sana salavât getirmemizi emretti. Sana nasıl salâtü
selâm getireceğiz? diye sordu.
Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
sükût buyurdu. Sükûtun uzaması sebebiyle biz içimizden, keşke sormasaydı,
diye geçirdik. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
–
“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ salleyte alâ âli
İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ âli
İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline rahmet ettiğin
gibi Muhammed’e ve âline de rahmet et. Allahım! İbrâhim’in âline hayır ve
bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsan et.
Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve yücesin, deyiniz. Selâm ise bildiğiniz
gibidir.”[15]
1410. Ebû
Humeyd es–Sâ‘idî radıyallahu anh şöyle dedi:
Ashâb–ı kirâm:
–
Yâ Resûlallah! Sana nasıl salavât getireceğiz? diye sordular. Şöyle
buyurdu:
–
“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ salleyte
alâ İbrâhîm, ve bârik alâ Muhammedin ve alâ ezvâcihî ve zürriyyetihî kemâ
bârekte alâ İbrâhîm, inneke hamîdün mecîd: Allahım! İbrâhim’in âline
rahmet ettiğin gibi Muhammed’e, hanımlarına ve zürriyetine de rahmet et.
İbrâhim’e hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e, hanımlarına ve
zürriyetine de hayır ve bereket ihsan et. Şüphesiz sen övülmeye lâyık ve
yücesin, deyiniz.”[16]
[1] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin
Tercümesi: 401.
[2] Müslim, Salât 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26;
Tirmizî, Vitir 21; Nesâî, Ezân 37, Sehv, 55.
[3] Tirmizî, Vitir 21.
[4] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin
Tercümesi: 402.
[5] Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cum`a
5; İbni Mâce, İkamet 79, Cenâiz 65.
1159'da geçmişti.
[6] Tirmizî, Daavât 101.
[7] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin
Tercümesi: 402.
[8] Ebû Dâvûd, Menâsik 97.
[9] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin
Tercümesi: 402.
[10] Ebû Dâvûd, Menâsik 96. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel,
Müsned, II, 527.
[11] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin
Tercümesi: 402.
[12] Tirmizî, Daavât, 101. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel,
Müsned, I, 201.
[13] Ebû Dâvûd, Vitir 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 65;
Nesâî, Sehv 48.
[14] Buhârî, Daavât 32, Tefsîru sûre (33), 10; Müslim, Salât
66. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Tirmizî, Vitir 20; Nesâî, Sehv 51; İbni
Mâce, İkâme 25.
[15] Müslim, Salât 65. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (33),
23.
[16] Buhârî, Enbiyâ 10, Daavât 33; Müslim, Salât 69. Ayrıca
bk. Ebû Dâvûd, Salât 179; Nesâî, Sehv 54; İbni Mâce, İkâme
25.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder