05 Haziran 2022

Abhazya tarihi kültürü kurtuluş şarkısı

 


Abhazya fotograflar, Abhazya kurtuluş şarkısı için videoyu tıklayın

İlgili yazılar altta


Geleneksel Abhaz Karakteri
 
Abhazların geleneksel aile yapısı ataerkil özellikler taşır. Her Abhaz, kökleri yüzyıllar öncesine uzanan bir soya (ajula) mensuptur. Sayıları binlere ulaşsa bile aynı soya mensup olan ve aynı soyadını taşıyan herkes birbiriyle akraba sayılır ve aralarında evlenme yasağı vardır. Bu yasağa anne tarafından akrabalar da dahildir. Komşuluk ve akrabalık dayanışması, konukseverlik, kan davası, yaşlılara saygı, geleneksel Abhaz yaşamında önemli yer tutar. Yaşlılar eskiden olduğu gibi bugün de ailede ve toplumda özel bir saygı görürler. Bu, Abhazların uzun ömürlülüğünün sosyal nedenlerinden biri sayılır.

Abhazların etno-psikolojik yapısı büyük ölçüde, bireyin toplumla ve doğayla ilişkisini düzenleyen geleneksel Apsuvara (Abhazlık) normlarıyla biçimlenmiştir. Ortaçağ Avrupa şövalyelerinin seçkin davranış biçimini anımsatan, incelikle işlenmiş davranış-görgü normları Apsuvara’nın ayrılmaz bir parçasıdır. Abhazların günlük yaşamdaki davranışları günümüzde halen biraz seremonik özellikler taşımaktadır.

Bazı geleneksel Abhaz görgü kuralları
 
Abhazya’da görgü, sadece toplum içinde uygun şekilde davranabilmeyi mümkün kılan şekli bir davranış kalıpları bütünü olarak değil, daha kapsamlı olan “Abhaz Alamysası”nın, bir başka deyişle Abhaz kamu vicdanının bir parçası olarak kabul edilir.

Nerede olursa olsun, evde, dışarıda, bir yolda giderken, hatta bir ormanda veya dağda, birbiriyle karşılaşan iki Abhaz arasında mutlaka selamlaşma olur. Bu geleneksel bir zorunluluktur. El uzatılırsa sıkmamak, selam verilirse almamak ve karşı selam vermemek çok kötü yorumlanır, hatta bazı durumlarda sonuçları çok olumsuz olabilecek ağır bir hakaret olarak da addedilir. Selamlaşma her yaş ve cinsiyetten, tanışıklık düzeyi fark etmeksizin her kişi için, hemen hemen her ortamda bir görevdir. Selamlaşmanın geleneksel formları ise şu şekildedir: Günaydın (Şışibzıya!), iyi günler (Mışibzıya!), iyi akşamlar (Hulıbzıya!).

Bu selamlamaya “iyi günler göresin” anlamında, eğer karşıdaki erkekse “Bzıyara Ubayt!”, kadınsa “Bzıyara Bubayt!” diye yanıt verilir. Selami veren yaşça büyükse veya saygınlıkça önde gelen bir kişiyse onun selamını “Bzıyara Jübayt” diye yanıtlamak daha doğru olacaktır. Selami önce verme yükümlülüğü erkekten kadına, büyükten küçüğe, araçta veya at üstünde olandan yayaya doğrudur. Mümkün olan hiçbir koşulda selamlama oturarak yapılmaz.

Geleneksel Abhaz selamlaşmasında erkekler kendi aralarında hafif bir yumruk biçimini sağ ellerini kalp hizalarına kadar götürerek selam verirlerdi. Bu, eski zamanda ağır zırhlar içindeki askerlerin, ellerindeki ağır mızrakları kaldırarak birbirlerini selamlamasından kalmış bir selamlama tarzıydı. Bu tarz selamlamada el sıkmak lüzumlu değildir. Günümüzde bu tür selamlaşmaya pek rastlanmamakta, erkekler genellikle el sıkışarak ve eğer samimilerse tek yanaktan öpüşerek selamlaşmaktadır. Farklı cinsler arasında selamlaşmada, eğer arada bir akrabalık söz konusu değilse sözlü olarak selamlaşmak tercih edilir.

Abhazlarda, bulunduğunuz ortama biri girdiğinde ayağa kalkmak, o kişiye duyulan saygının göstergesi olarak kabul edilir. Birisi geldiğinde ayağa kalkmamak, o kişiye karşı kabalık hatta bazı durumlarda o kişiyi aşağılamak olarak algılanabilir. Bir kişi bir ortamdan henüz çıkmış ve herhangi bir nedenle az sonra dönmüş de olsa, ayağa kalkma ritüeli tekrar edilir. Gelen kişi, mekanda bulunana göre yaşça küçükse, yaşlının kalkarak selam vermesi zorunlu değildir. Ama gelenin konukluk pozisyonu varsa (örneğin, sizin evinize gelmişse) yaşına bakılmaksızın ayağa kalkılarak selamlanır. Geleneksel Abhaz toplumunda eskiden kız ve erkek evlatlar da dahil olmak üzere, gençlerin yaşlıların yanında oturmasına hiçbir durumda izin yoktu. Aynı şekilde yaşlıların göreceği bir yerde gençlerin uzanmasının, yatmasının ise imkansız olduğunu sanırız söylemeye gerek yoktur. Günümüzde kent yaşamında yaşlıların yanında gençlerin oturmaması ile ilgili bu kurala, ritüel günler dışında pek riayet edilmemektedir. Ayrıca geleneksel Abhaz toplumunda delikanlılar ile genç kızlar herkesten sonra yatar ve herkesten önce kalkarlardı.

Yine Abhazlarda bir odaya girilecekse yaşlıya öncelik verilmesi, yürürken yaşlının yolunu kesecek şekilde önünden geçilmemesi, duran iki kişinin arasındaki dar bir mesafen geçilmemesi, yaşlıların yanında sigara içilmemesi, dikkat edilmesi gerekli diğer bazı hususlardır.

Abhazya’da misafirler, yaşlarına, saygınlıklarına ve misafir geldikleri yolun mesafesine oranlı olarak masada oturtulduktan sonra, genellikle sofrayı ev sahibi adına idare eden saygın ve yaşlı bir komşu tarafından tekrar bir selamlanır. Bu selamlaşmada bir arada bulunmanın anlam ve önemi dile getirilir ve olası eksiklikler (ki böyle bir eksiklik genelde yoktur) nedeni ile peşin olarak misafirlerden özür dilenir. Sonra bu kişi masada bulunan yerlilerin en yaşlısına başvurarak, yemeğe başlanması için onun müsaadesini alır. Daha sonra geleneksel Abhaz masa adetleri çerçevesinde misafirler ağırlanır.

Geleneksel olarak Abhazya’da sıvı yemekler hariç diğer yemekler, parmak uçları kullanılarak ve elin ayasına bulaştırmamaya aşırı özen gösterilerek elle yenir. Tabi günümüzde özellikle kentlerde çatal, bıçak da yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Asta Arzınba

Abhazlar ve Abazalar, Kuzey Kafkasya'da yaşayan ve Kafkasya kökeninin Abhaz-Adıge grubuna ait kardeş halklardır. Asırlar öncesine dayanan tarih boyunca, eşsiz ve kendine özgü kültürlerini var etmişlerdir.

Abhazların yerleşim bölgesi

Antik çağlardan itibaren Abhazlar; «Abadza», «Azeha», «Aphaza», «Abhazıy», Abaza» isimleriyle biliniyordu. Abhazlar ise kendilerine «apsua» ve ülkelerine «Apsny» diyorlar.
Tarihsel olarak Abhaz halkı, İngur nehrinden Bzıb nehrine - Büyük Abhazya - ve Bzıb nehrinden Mzımta nehrine - Küçük Abhazya topraklarında yaşadılar.

Modern Abhazya'nın devlet sınırları, doğuda bulunan İngur nehrinden batıdaki Psou nehrine kadar uzanmaktadır. Kuzey sınırı ise Ana Kafkas sırtı boyunca ilerlemektedir. Abhazya nüfusu bugün yaklaşık 250 bin kişiden oluşmaktadır, etnik Abhazlar ise yaklaşık 120 bin kişidir. Çeşitli verilere göre, 200 ila 500 bin Abhaz da anavatanının dışında yaşamaktadır.

Abhaz diasporasının çok büyük bir kısmını XIX. yüzyılda zorla vatanlarından sürülen Abhazların torunları oluşturmaktadır.

Abhaz kültürü ve geleneksel etkinlikleri

Abhazların ataları, MÖ III. binyıl da Batı Kafkasya'da megalitik kültürün yaratıcıları olarak kabul edilir (megalitler - devasa taş bloklardan oluşan binalar). MÖ 1. binyılın başlangıcında metal bilimi konusunda uzmanlaştılar ve MÖ 8.-7. yüzyıllarda, demiri üretme ve işlemede dünyada bir ilk oldular.

Abhazların ataları, dünyanın yapısı hakkındaki fikirlerini, kahramanlık efsanesi olan Nart mitolojisine yansıttılar. Dünya folklorunun en eski eseri olan Nart destanı, yalnızca insanlığın edebi mirası değil, aynı zamanda Abhaz halkının tarihini incelemek için de önemli bir kaynaktır. Matriarşi çağından sınıf ilişkilerinin kurulmasına kadar, halkın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişiminin farklı dönemleri efsanelere yansıtılıyordu.

Abhazya'da asla serflik yoktu ve toprak her zaman köylülere aitti. Ekilebilir yerler ailelerin özel mülküydü. Ormanlar ve çayırlar herkesin ortak alanıydı. Ortakçılık vardı ama toprak üzerinde feodal hâkimiyet yoktu. Orta Çağ döneminde ülkenin nüfusunun çoğunu «Anhayü» denilen toplum üyeleri oluşturuyordu. Aynı zamanda, eski ataletizm geleneğine bağlı olarak, soylu ya da asil ailelerin bebekleri gençlik çağına kadar yetiştirilmek üzere köylü ailelere verilir, böylelikle sütkardeş bağları ile yüksek ve alt sınıflar birleştirildi.

Abhazlar, antik çağlardan beri hayvancılık, çiftçilik, arıcılık yapmaktadır. Deri işleme, ahşap, çömlek ve dokuma işlemlerine hâkimdiler. Fakat herhangi bir ticari ödeme-para gibi şeylere sıcak bakmaz bu tarz şeylerin bir savaşçı için aşağılayıcı olduğunu düşündükleri için hiçbir şekilde tüccarlık yapmazlardı. Abhaz ekonomisi doğal bir yapıya sahipti.

Abhazya, en eski şarap yapımı merkezlerinden biridir. Abhazya’da şarap yapımı milattan birkaç bin yıl önce başladı. Bu konuda bize arkeolojik bulgular ışık tutmakta. MÖ III-II. binyılda inşa edilmiş olan dolmenlerde (megalitik kültür yapıları), bulunan testilerin içinde üzüm çekirdeği kalıntılarına rastlanmıştır. Ayrıca, Gudauta şehri yakınlarındaki Bombora bölgesinde, yapımı M.Ö. II bin yıl öncesine dayandığı tahmin edilen elinde şarap boynuzu tutan insan şeklindeki bronz bir heykelcik keşfedilmiştir.

Abhaz evleri, kıyafetleri ve geleneksel mutfağı

Abhazlar antik çağlardan beri yerleşim yeri olarak yüksek yerler seçiyorlardı. Genelde büyük konut binasının yanında bulunan müştemilat gibi ek yapıların yanı sıra geniş avlusunun yanında mutlaka bir mısır tarlası, arı kovanı ve meyve bahçesi olurdu. Abhaz evlerinin görünümü hala değişmiş sayılmaz. Modern Abhaz şehirlerinin biraz ötesine geçmenizle, dağların eteklerinde ve tepelerde bu tarz evler ve avlular görebilirsiniz.

Geleneksel evler, çeşitli dallardan örülen ve çatısı samanla kaplanan evlerdi. Ayrıca gene örme ve saman çatı tarzı il yapılan küçük bir ev daha yapılırdı, bu ev mutfak görevi görür ve Abhazca «apatsha» diye adlandırılırdı. Apatshaların ortasında Abhazların özel bir önem verdiği bir ocak olurdu. Orta Çağda, sütunların üzerine tahtalardan «akuaskiya» adı verilen evler inşa etmeye başladılar. Bu tip evlerin çatıları kiremitten yapılır dış cephesi de oyuntulu balkon ile güzelleştirilirdi.

Geleneksel Abhaz kostümü; kapitoneli yarım kaftan, dar paça pantolon, çerkeska, burka, başlık yada kalpak ve hançer takılı kemerden oluşmakta.

Kadınlar ise, yakası kama şeklinde kesilmiş, metal bağlantı elemanları ile kapanan elbiseler giymekteydi. Özel günlerde giydikleri elbiselere mutlaka gümüş kemer takarlardı.

Geleneksel Abhaz mutfağı, mısır unu ile yapılan çeşitli yemekler sunmaktadır. Genelde bitki ve süt ürünleri mutfağa hakim. Yemekler genelde acı baharatlarla lezzetlendirilmekte, bunların başında da ünlü Abhaz acikası gelmekte.

Abaza Ulusu
Abhazlara en yakın olan ulus Abazinlerdir ya da kendilerinin kullanımı ile Abazalar. Abzazalar 14. yüzyıla kadar, Karadeniz'in kuzeybatı kıyısında yaşadılar. Abazinlerin ataları, bazı araştırmacılar tarafından da belirtildiği gibi, M.S. 6. yüzyıldan başlayarak, Kafkas Dağları'nın kuzey yamaçlarına etap-etap yerleştiler. Yerleşim yerlerinin değişimine farklı olaylar sebep olmuştur. Bunların başında, VI.yüzyılda yaşanan Bizans-Pers savaşı, VIII. yüzyılda Arap istilası, Tatar-Moğol istilası ve ardından «Abhaz ve Kartlılar Krallığı’nın» XIII. yüzyılda yıkılması ve bir dizi düşman krallık ve beyliğe bölünmesi gelmekte.

Abazalar Laba, Urupa, Büyük ve Küçük Zelençuk, Kuban ve Teberda nehirlerinin üst bölgelerine yerleşti. Bugün Karaçay-Çerkesk’in; Krasny Vostok, Kubina, Psıj, Kara-Pago, Elburgan, İnjiç-Çukun, Tapanta, Habli, Malo-Abazins, Staro-Kubinsk, Novo-Kubinsk, Apsua ve Koydan bölgelerinde yaşamaktalar. Rusya'daki toplam Abaza sayısının, 2010 nüfus sayımına göre yaklaşık 43 bin kişi olduğu bildirilmekte.

Ortak proto-dili ve yakın diller

Abhazlar ve Abazalar, arkaik dillerinin yapısıyla ele alınabilecek en eski uluslardır. Abhaz ve Adıgeler için ortak olan proto-dili beş bin yıl kadar önce üç ayrı gruba bölündü: Abhaz, Adıge ve bugün kaybolmuş sayılan Ubıh dili. Eski Abhaz dilinde, akraba kabilelerin dillerini temsil eden birçok lehçe bulunuyordu. Yavaş - yavaş, kabileler krallıkta birleşti ve daha sonra M.S. VIII.yüzyılda Abhazya krallığı olan bir devlet yarattılar. Böylelikle, tek bir Abhaz ulusu oluştu ve Abhaz dilinin birliği kuruldu.

Bu, Abaza halkının bağımsız gelişimine, dilinin oluşumuna katkıda bulundu. Araştırmacılar, Abaza dilinin Aşhar lehçesinin Abhaz diline daha yakın olduğunu söylüyorlar. Buradan, bu diyalektin taşıyıcıları olan Aşharvuaa'nın Abhaz ve Abaza etnik grubundan diğer Abaza etnik unsuru Tapantaa’dan daha sonra ayrıldığı sonucuna varılmıştır.

Abhaz ve Abazaların dini inançları

Bugün Abazalar İslam'ın Sünni mezhebine uyuyorlar, Abhazlar ise çoğunlukla Ortodoks Hıristiyanları. Fakat her iki ulusun hatırlarında hala geleneksel pagan inançları korunmakta. Örneğin, hem Abazalar hem de Abhazlar bir zamanlar ağaçların doğaüstü güçleri olduğuna inanarak değer verdiler. Geleneksel inanç sisteminde, gök gürültüsü ve yıldırım gibi doğal olaylara da önemli bir yer veriliyor. Hem Abhazlar hem de Abazalar «ormanların ve vahşi hayvanların koruyucusu» ve «suların hakimi» ne saygı duyuyordu.

Abaza hayatının bazı aktiviteleri ve özellikleri

Abazalar genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşırlardı. Tıpkı Abhazlar gibi yaylacılık (mevsimsel hayvanları yaylalarda gütmek) yaparlardı. Abazalar kendi bahçelerinde; elma, armut, kızılcık, çilek ve fındık yetiştirirlerdi. Ekonominin en önemli kolu ise arıcılık oldu.

Kadınların görevi, yün ve postların işlenmesi olarak kabul edilirdi. Erkekler ahşap, metal ve taş işliyordu. Kılıç, bıçak gibi savaş aletlerini yapan demirciler toplumda çok değer görmekteydi.

Geleneksel Abaza evleri de örgüden yapılmaktaydı ama yuvarlak şekilde inşa edilmekteydi. 19. yüzyılın sonunda, Abazalar demir veya kiremit çatısı olan kerpiç ve ahşap evler inşa etmeye başladılar. Geleneksel yaşam alanları, misafirlerin kalacağı yer, müştemilat gibi bir veya birkaç konut binasını içeriyordu.

Geleneksel Abaza mutfağı - kuzu, sığır ve kümes hayvanlarının yanı sıra süt ve sebze ürünlerinden elde edilen yemekler açısından zengindir. Örneğin, ünü Abaza yemeği kutıjdzırdza - koyu sosu olan bir tavuk yemeğidir.

Abhazlar da Abazalar da, yüzyıllar öncesinden günümüze kadar korudukları kendine has kültürlerini yarattılar. Küreselleşme çağında ise bu halkların ulusal kültürünün gelişmesinin önünde yeni zorluklar ortaya çıkmakta.

Abhaz halkının evlilik geleneklerinde yüzyıllar boyunca çok şey değişti, fakat aynı zamanda da çok fazla adet kaybedilmeden korundu. DAK bilgilendirme platformu sizin için hazırladığı yazıda, düğünlerin günümüzde nasıl gerçekleştirildiğini araştırdı.

Abhaz düğünleri öncelikli olarak zengin görüntüsü ve çok sayıdaki davetlileriyle tanınmakta. Peki, bu durum hep böyle miydi? Etnologların tanıklığına göre: hiç de değil. Değişmeyen tek şey - gençler eskiden de olduğu gibi, önce tanışma dönemi, sonra birbirini tanıma süreci ve daha sonrasında aile olma aşamasına geçiyorlar.

Tanışma
Geleneksel Abhaz toplumunda evlilik öncesi ilginin gösterilebileceği neredeyse hiçbir alan yoktu. Gelenekler genç erkeklerin duygularını açıkça söylemelerine izin vermiyordu, kızların ilanda bulunması ise kabul edilemez bir durumdu.

Genç hoşlandığı kıza hislerini başka yollarla gösterirdi. Örneğin, kendini zekice göstermek için, bir ardıç kuşu avlardı, kuşun ağzına gümüş bir sikke koyardı, yabani fındık ağacı dalına bu kuşu oturttururdu, bu kompozisyona birde meyve ekler ve sevdiği kıza verirdi. Kız da bu ilgiye karşı, mendil, kese, havlu gibi kendi el işlerin birini yollayarak cevap verirdi. Genç delikanlı bu aşamadan sonra – elbise kumaşı hatta at gibi daha büyük bir armağan verebilirdi. Sonu evlilikle bitebilecek ilişkiler genellikle böyle başlardı.

Günümüzde gençler birbirlerine böyle hediyeler vermiyorlar. Genç delikanlılar artık hoşlandıkları kızlara sözlendiğinin de bir işareti sayılan altın yüzük hediye etmeyi tercih ediyorlar.

Eski zamanlarda da, bugün olduğu gibi, genç adam kızın kendisine olan ilgisini öğrenmek için kızın yakın arkadaşına kendi arkadaşlarından birini yollardı. Duyguların karşılıklı olduğu anlaşıldığında ise resmi çöpçatanlık çalışmaları başlardı. Tarafların bir araya getirilmesini, aralarının yapılmasını bu iş için özel olarak seçilen kişi - ақьаӷьариа (Abhazca çöpçatan) gerçekleştirirdi. Ancak eski dönemlerde çöpçatanlık biraz farklı bir formata sahipti.

Beşik kertmesi
Abhaz gençler günümüzde kendi rızaları ile evliliklerini gerçekleştirmekte. Gençler, düğünlerde, özel günlerin kutlamalarında yada herhangi bir başka sosyal ortamda rahtlıkla görüşebiliyor, birbirlerini tanıyabiliyor, hatta duygularını dile getirebiliyorlar. Günümüzde, çok nadiren büyüklerin aile kurma amaçlı gençleri tanıştırma girişimi ile karşılaşabiliyoruz.

Halbuki eskiden evliliklerin hemen hepsi aileler tarafından belirlenir, gençlerin bu konuda fikirleri alınmadı. Ailelerin çocukları daha beşikte kerttikleri durumlar bile vardı. Beşik kertmesinin işareti olarak ki bebeğin beşiğine de çizik atılırdı (bu işleme Abazacada агараҿаҟәара – agaraçaguara denirdi). Ayrıca erkek bebeğin babası kız bebeğin beşiğine mermi bırakırdı. Mermi aradaki anlaşmanın ipoteği gibi görülürdü. Anlaşmayı bozan taraf diğer tarafça aşağılanır, hatta işin kan davasına kadar gidebileceğini gösterirdi.

Bugün bu evlendirme şekli unutulmuş, kaybolmuş yöntemler arasında.

Eskiden Abhazlar arasında aile kurmanın üç şekli vardı; haberli (аргама-argama), gizli (маӡала-madzala) ve kaçırarak evlenme (амҵарсра- amtsasra). Gizli ve kaçırarak evlenmeler çok sık olmasa da günümüzde üç evlenme şeklini de hala görebilirsiniz.

Аргама - Argama: iki tarafında razı olması
Abhazya’da evlilikler genelde aile büyüklerinin rızası ile gerçekleştirilir. Erkek tarafının akrabaları kızı sözlemek için kız tarafının evine misafir olurlar. Kız istemeye gelen heyete çoğunlukla sülalenin en saygın insanı ya da erkek tarafının komşusu önderlik eder. Komşu erkek tarafı ile aynı sülaleden olabileceği gibi farklı bir sülaleden de olabilmekte. Gelen heyet genç delikanlının niyetini kız evine iletir. Kız evi onayının olduğunu göstermek amacı ile gelenlere kızın herhangi bir özel eşyasını verir. Başka bir deyişle karşılıklı hediyeleşme olur buna Abazacada - анапеимдахь еимырдон (anapeymdahi eymırdon) denir.

Bu şekilde yapılan evliliğe «аргама» (argama) – açık, haberli evlik denir. Bütün tarafların durumdan haberi olurdu.

Böyle bir isteme sürecinden sonra kız “baba evinden” gelin çıkarılırdı. Gelini almaya erkek tarafından yedi sekiz kişilik bir akraba heyeti gelirdi. Bunlara Abazacada атацаагацәа –atatsaagaça denir.

Gördüğünüz gibi eskiden kız isteme önemli bir ritüelmiş. Kız tarafı, erkek tarafını gerektiği gibi ağırlayabilmek için özenle hazırlanırmış. Erkek tarafı da, kendileri adına “bize duyduğunuz güven için ve böyle iyi bir kız yetiştirdiğiniz için teşekkür ederiz” diyerek kendilerini temsil edecek kişiyi özenle seçermiş. Günümüzde de Abhaz kızları “argama” usulü ile evleniyorlar, fakat bugünkü hali daha çok eski özünü kaybetmiş güzel bir geleneğe özenme şeklinde gelişiyor.

Kaçırma ve gizli evlilik usulleri
Peki ya “taraflar” razı değilse? Kızın ailesi tarafından ret cevabı alan erkek kendini çok aşağılanmış sayar ve kızı kaçırmaya yönelirdi. Kaçırma - genellikle herhangi bir bayramın kutlamalarında, komşu düğünlerinde ya da kızın yakın arkadaşlarıyla anlaşarak kızın kandırılarak evden çıkarılması ile gerçekleşirdi. Kısaca sevdiği kızı kaçırmayı kafaya koyan erkek, her şeyi ince-ince planlar ve en uygun zamanı beklerdi.

Kaçırılan kızın hemen damadın evine getirilmesi kabul görmezdi. Gelin sülalelinin yada köyün en sözü geçen kişisinin evine götürülürdü. Böylelikle gençler sadece çatışmadan korunmayı değil ayrıca olayın uzlaştırılmasını da elde etmeyi umarlardı. Sözü geçen büyük, misafirperverlik gereği, evliliğe karşı çıkan tarafı ikna etmeye çalışırdı. Çoğunlukta olaylar olumlu yönde çözülürdü.

Kaçırma, kuralların bir istisnası olarak, bugün de devam etmekte - kız kandırılmak suretiyle evin dışına çıkarırdı. Kızın arkadaşı ya da bir akrabası kendisi ile bir yere gitmesi konusunda ısrar eder ama damadın arkadaşları kızı damadın akrabasının evine götürürdü. Böylelikle kaçırılan kız gidecekleri yere varana kadar kaçırıldığının bile fark etmeyebilirdi.

Birde kızın karşısındaki şahıs ile evliliğe rızasının olduğu ama ailesinden sakladığı durumlar olmakta. Gençler bu durumda genellikle beraber ülke dışına çıkıyorlar, onların geri dönüşün kadar geride kalan büyükler taraflar arasında anlaşmayı sağlamaya çalışıyor. Bu usul evlilik şekli bize eskilerden gelen bir formattır. Eski zamanlarda madzala diye adlandırılan evlilik şeklinde kız tarafından kimse düğüne iştirak etmez, çeyiz yollamaz, yeni dünürlerine hediye göndermezlerdi. Gelin arkadaşı yerine geline genç bir komşu ya da görümce eşlik ederdi.

Dmitry Gulia’nın adını taşıyan Araştırma Enstitüsü Etnoloji bölümü akademik üyelerinden Eliso Sanguliya, “Madzala – gizli evliliklerin, baba ve kızı arasındaki ilişkileri zora sokabildiğini söylüyor.

Sangulia, “Hatta böyle gizli yapılan evliliklerde, babanın kızını “reddettiği” durumların olduğu bile söyleniyor. Kızıyla altı yedi yıl boyunca konuşmayan babalar oluyormuş. Ama bu durumun çoğunlukla bir bebeğin doğumu ile yumuşadığı ve barışın sağlandığı biliniyor. Genelde köyde sözü geçen büyükler, komşular babayı kızını affetmeye ikna ederek tarafları barıştırıyorlarmış. Babanın direndiği durumlarda olmuyor değilmiş, hatta kızını affetmeden, damadını hiç görmeden vefat edenlerin olduğu biliniyor”, diye belirtiyor.

Çeyiz, takılar ve hediyeler
Düğün hazırlıkları günümüzde de olduğu gibi kızın istenmesinden sonra başlamaktaydı. Düğün gününü, doğal olarak, damat tarafınca belirlenirdi. Düğünler genellikle yeni hasattan sonra sonbaharda yapılırdı.

Düğün gününün belirlenmesinden sonra, erkek tarafı titizlikle düğüne hazırlanmaya başlardı. Şaraplar yapar, abısta için mısırlar eker, çok sayıda kümes hayvanı beslemeye başlardı. Ailenin babası, düğün için kesilecek ve düğünün ana yemeği olarak sunulacak bir hayvan yetiştirdi. Bu genellikle 100-120 kiloluk bir boğa olurdu. Eliso Sanguliya, şuan Abhazya’da olduğunun aksine eskiden düğünlerin aşırı kalabalık olmadığını, ortalama 150-200 kişinin davet edildiğini belirtiyor.

Etnolog, “Düğüne sadece en yakın akrabalar çağırılır, düğünün organizasyonunu da komşular yürütürdü. Düğünden birkaç gün önce, gerçekleşecek cemiyeti haber vermesi için köylere bir haberci gönderilirdi, bu genelde yakın arkadaşı ile damadın kendisi olurdu. Fakat damat evlere kendisi girmez, daveti kendisi yapmazdı. Bu işi yanındaki arkadaşı üstlenirdi. Eğer gerekirse akrabalar maddi yardımda bulunurlardı. Bazı akrabalar şarabı, bazı akrabalarda boğayı getirerek destek olurdu. Kimse kıyıda, köşede, uzakta kalmazdı”, diye vurguluyor.

Gelin ailesinin kendisi için yolladığı аихраҵага – ayhratsaga’nın dışında kendi el emeği ile hazırladığı; dikiş, nakış, keseler, oçkur (kuşaklar) ve havluları çeyiz getirirdi. Gelinler genellikle nişanlanmadan sonra tüm vakitlerini el işine ayırır, işler, diker, gelecekteki akrabaları için hediyeler hazırlardı. Evlenecek kızın arkadaşları kıza yardım ederlerdi. Gelin evden çıkacağı gün tüm bunları da yanında götürürdü. Bu el emeği eşyalar, düğünde yapılan yarışmalarda gelin adına, ödül olarak en iyilere - örneğin, en iyi yiğitlere, (açkazara) “at binme sanatı” ustalarına verilirdi.

Gelinlik diye bir kıyafet yoktu, ya da etnografik materyaller ile belirlenmiş böyle bir bulgu bulunmamakta. Damadın nişandan sonra (amatarbaga) hediye olarak getirdiği kumaştan normal gündelik bir elbise dikilirdi. Rengin bir önemi yoktu, ama çoğunlukla beyaz tercih edilirdi. Genellikle topuklara kadar uzanan, aşşağı doğru genişleyen, üst dar ve yüksek yakalı “Abhaz elbisesi”, kolları dar ve düğmeli bir kıyafetti (apsua tskı). Gelinin giydiği elbisenin özelliği kendisini baştan ayağa kapatan örtüsü idi – “atatsa kası”.

“Радеда” - Radeda, yanan kömürler ve düğün ekmeği
Gelin amharaya girer girmez (amhara- yeni evliler için özel olarak yapılan ev) gelini getirme şarkısı olan “Radeda” ile misafirlerde günler öncesinde çadırlara – aşeapa’ya hazırlanan masalara davet edilirdi.

Erkekler ve kadınlar ayrı oturtulur, gençler ise hizmet ederlerdi. Sofraya oturma yaş sırasına göre yapılır, büyükler önden otururdu. Bugün Abhazların sofraya aynı adaplarla oturduğunun da altını çizmiş olalım.

Geleneksel düğün mamasında olanlar; abısta, haşlanmış kırmızı et, asızbal (erik sosu), araşıh (cevizli sos), acıkalı tavuk, diken ucundan ya da fasulyeden yapılmış açapa, peynir, tatlı olarak – akalmış, acincihua, haşlanmış mısır ve kabak koyulurdu.

Düğün kış döneminde yapılıyorsa, insanlar akşam saatlerinde üşüyüp masayı terk etmesin diye, masanın altına, ayaklarının yanına yanan kömürler koyulur ısınmaları sağlanırdı.

Eski günlerde düğün şenliği iki gün sürer ve Abhazların eski inançlarıyla ilgili birçok ritüel ile donatılırdı.

Örneğin, etnolog Eliso Sangulia, gelin başının üzerinde “düğün ekmeğinin kırılması” ile ilgili unutulan ritüeli anlattı - Abhaz halkı bu şekilde gelinin“misafirperver olduğuna” inanır, böylelikle evinde “ekmek ve tuzun eksik olmayacağına, bereket ve bollukta olacaklarına” inanırlardı, diye belirtti.

Bu ekmek, ya da eski zamanlarda hazırlanışı ile açaşümgeal (ачашәмгьал) özel olarak hazırlanırdı. Düğün ekmeği birçok ulus tarafından bilinirdi. Mesela, antik Slavlar düğün ekmeği olmadan tek bir düğün yapmazdı.

Nihayet düğün sona erdiğinde, tüm misafirler dağılır ve aile uykuya dalardı, damat ise ancak gecenin karanlığının örtüsünün altında, amharaya girer ve gençler için yapılan evlerinde gelin ile yalnız kalabilirdi.

Bilim insanı Şalva İnal-ipa'nın yazdığı, Abhazların evlilikleri ve aile hayatına yönelik başka bir ilginç noktayı a belirtmeliyiz: Bir erkeğin kocalık haklarını ilk düğün gecesinde kullanması onu değersiz kılardı.

Amhara, yada tenha
Artık hiç kimse özellikle Amhara inşa etmiyor, bu evlerin görünümü ile ilgili fikirler ise sadece eski fotoğraflarda ve evlilik gelenekleri araştırmacılarının tasvirlerinde kaldı.

“Amhara, bir bina olarak, küçük boyutu haricinde özel hiçbir yanı olmayan basit bir yapıdır,  kulübeden farklı değildir. Mutlaka ‘büyük evin’ arkasına on ya da yirmi metre kadar mesafeye inşa edilirdi”, diye yazıyor Şalva İnal-ipa. Eski zamanlarda Amhara'nın inşa edilmesi, günümüzde gençlere daire satın alınması ile aynı şeydi.

Bu evlilik evlerinin hala inşa edildiği dönemde, gelin düğünün ilk gününde oraya getirilirdi.

Abhaz edebiyatının ve etnografisinin kurucusu Dmitry Gulia şöyle yazıyor: “Amhara, yeni evliler için yapılan bir evdir, kelimenin tam anlamı ise – duymamaktır. Böyle bir yapının inşa edilmensin amacı – evlilerin, arkadaşlarının yani genel olarak gençlerin rahatsızlık verici dinlenme hissinden kurtarmaktı”.

Halk arasında böyle algılansa da, amhara binası geleneğinin kökeni yeni evlilerin davranışlarının düzenlenmesiyle doğrudan ilişkili değildir.

Aslında, ilk amharalar, tam da kaçırarak evlenmelerin yaygın olduğu zamanlar da inşa ediliyordu: damat, kızı “bilinmeyen bir yöne” götürür ve amhara'da saklardı. İşte küçük evlerin tenha, sessizlik gibi çevirileri olan “amhara” diye adlandırılmasının bir sebebi daha.

Gelin düğünden sonra yaklaşık iki hafta daha amhara'da kalır, iğne işi yapar, yeni evin düzeni ile ilgilenirdi. Erkek olsun, kadın olsun büyüklerden kimse amhara girmezdi. Amharaya sadece genç kızlar girebilirdi. Başkalarının görebileceği şekilde damadın bile amharaya girmesi ayıptı. Bu Abhazlarda gençlerin büyüklere gösterdikleri saygı ile ilişkiliydi.

İki haftanın geçmesi, tüm akraba ve misafirlerin dağılması ile amharadan çıkarma - амҳараҭыгара –amharatıgara” ya da büyük eve geçiş - «аҩнду аҩнагара – ayünıdu ayünagara» adlı bir tören düzenlenirdi. Büyük eve geçişe, biz zamanlar Abhazların söyledikleri özel bir şarkı ve silah sesleri eşlik ederdi. Büyük eve geçtikten sonra gelin artık bu ailenin tam bir ferdi sayılır ve kendi üstüne düşen görevlerini yerine getirmeye başlardı.

Genç gelin
Tarihçi Şalva İnal-ipa’nın yazdığı gibi, gelinin en kalıcı eski yasaklarından biri de, günümüzde kısmen korunmuş olan konuşma ve isimle zikretme ile ilgili olan yasaklardır.

Eşler her ne olursa olsun, hiçbir koşulda birbirinin isimlerini zikretmemeliydiler. Eşler birbirlerine («уара», «бара») sen diye hitap ederlerdi. Damat, gelinin ailesinin isimlerini zikretmezdi. Gelin de hiç bir zaman damadın anne baba ve aile büyüklerini isimleri ile çağıramazdı. Gelin kayın babasına (ҳаҳ - hah) efendimiz, kayınvalidesine de (аҳкәажә – hahkuaj’) – hanımefendimiz diye hitap ederdi. Günümüzde ise kayınpeder ve kayınvalideye “anne” ve “baba” denmesi adet haline gelmiş durumda.

Büyüklerle konuşmak en önemli yasaklardan biriydi. Gelin kayınpederinin sözlerine hiçbir zaman cevap vermez sadece sessiz bir şekilde dinler, yerine getirirdi. Etnologlar konuşmamam yasağını- saygı göstergesi olarak açıklıyorlar.

Günümüzde damadın babası gelinin kendisi ile konuşmasını istiyorsa, gelinine kendisi ile konuşmasını söylüyor. Hala daha gelenekleri yerine getiren geleneksel Abhaz aileleri de bulunmakta: gelin kayınbabası ile konuşmuyor, masaya oturmuyor, eşine seslenmiyor, büyüklerin isimlerini zikretmiyor.

Böylelikle, geleneklerin çoğunun korunması büyük oranda, mümkün olduğunca gelenekleri yerine getirmeye çalışan aile kurumuna bağlı durumda.


ÖZET

Abhazların değer yargıları ve yaşam biçimi “Apsuvara”nın Abhaz halkı yaşamının üzerinde etkisi büyüktür ve de moral ve dini değerlerin birleşim şekli olarak insanların ahlaksızlık yapmasına engel olan, mutlak değere yükseltmiştir. “Apsuvara” kavramı Abhazların hayatlarının her aşamasını içeriyor ve her türlü önemli olayın sırası herkes tarafından bilinen, keskin kurallarla ilişkilendirilmiş olan belirli şartlara uyulması, belirli işlemlerin yerine getirilmesine bağlıdır. Abhazların geleneksel adetlerinde gelişigüzel bileşen yoktur, herbir eylemin gizli veya açık olan özel önemi, anlamı vardır.

Tabii ki, Abhazların önceki zamanların bazı gelenekleri, özel olarak evlenme düğünü ile ilgili olanlar, güncelliklerini hepten kaybetmişlerdir. Örnek verecek olsak, “amatsra” olarak adlandırılan adete göre nişan yapıldıktan sonra damat zaman zaman gelinin evine buluşmak için geliyordu ve buna atfen her seferinde fazla büyük olmayan şenlik düzenlenirdi.
Gençler 25-30 yaş arası aile yuvasını kurmaya hazır oldukları farz ediliyor, kızlar ise aile hayatına 20-25 yıllarında başlıyorlar. Geçmişte Abhazlar arasında geç yaşta evliliklere yeterince sık rastlanırdı. Önceki zamanlarda erkekler belirli şöhret ve ünü elde ettikten sonra evlenirlerdi, çünkü hiçbir saygın aile hiçbir konuda şöhreti elde etmeyen kişiye kızını vermezdi, kızın kendisi de böyle kocayı istemezdi.    
       
Abhazlarda aynı bir soy grubu üyeleri arasında evlilik yasaktır, ve bu esas kuralı çiğneyenler çok ayıp iş yapmış sayılırlar. Geleneklere göre gelini diğer bir soydan seçmek gerekiyor. Soylar arası evlilik konusunda barış içinde anlaşmaya varılamazsa, gelin kaçırılır. Günümüzde böyle kaçırma çok semboliktir. Evlilik barışçıl bir şekilde yapılırsa, evlenenler karşılıklı hediyeleşiyorlar – nişanlanıyorlar. Bundan sonra kızın şöyle bir ailenin temsilcisi ile evlenmiş olduğu ilan ediliyor, mutlaka ebeveynin ismi zikredilmek suretiyle.
Birkaç gün içerisinde, bazen de birkaç aya kadar uzatıldığı olur, damadın babası sekiz - on saygın kişinin eşliğinde gelinin babasına gidiyor. Ziyafet ve iki tarafın rızası ile gelinin damadın evine götürme günü belirleniyor.

Gelinin damadım evine ayak basması bazı adetlerin eşzamanlı yerine getirilmesi ile gerçekleşirdi – gelinin arkadaşlarına hediye verilmesi, kayın anası ile buluşma, ufak demir para ve şekerlerin üzerine serpilmesi, tabağın kırılması, çaprazlanmış namlular altından geçme. Gelinin eve sağ ve sol ayağı ile basmasına bağlı olarak evliliğin mutlu olup-olmayacağı kehanetinde bulunurlardı (“iyi” veya “kötü” ayak inancı).
Soyun devamı ile ilgili bazi sihirli eylemler düğün törenin büyük ve mutlaka yapılması gereken kısmını oluşturuyordu. Buna dahil olanlar: gelini koyun derisinin üzerine oturtma, gelinin dizlerine erkek çocuğunu oturtma vd. 
Düğün ziyafeti genellikle avluda ya da ağaç bahçesinde ilk baharda veya yazın, sık olarak da güzün ilk çeyreğinde yapılıyor. Mutlaka çok misafirin bulunduğu ziyafetlerini Abhazlar genelde bu zamanlarda yapmaya çalışır, çünkü bayramda kaç kişinin olacağını kimse önceden bilemiyor: burada çağırılan veya çağırılmayan misafirler, kendi köylüleri ve komşu köylüler olabilir. Varlıklı ve soylu kimselerin düğün törenleri 2-3 gün devam eder ve onlarda bazan bine kadar misafir bulunabilir.

Törende düğün ziyafetinin önemi özeldir, çünkü ev ocağının koruyucusu Ajara’ya kurban edilmesi ve de yeni evlenenlere sağlık ve evlat dileme kısımları vardır.
Ziyafet masasında kutlama sözlerini söylemek ve konan şarap bardaklarının bitirilmesini denetlemek için güzel hitabetli tamada seçiliyor. Bayram esnasında misafirler içiyor, türkü söylüyor ve oynuyorlar. Düğün masası türkülerinden özellikle sevileni ikinci bölümü sadece oyun melodisinden oluşan “Açaşara”dır.  
Sık silah atışları eşliğinde yapılan düğün oyunları Abhaz düğünün zorunlu kısımlarını oluşturuyor. Abhaz oyununun ayırt edici özelliği oynayan kişinin ona eşlik eden partneri ile hareketlerini uyumluluk içerisinde gerçekleştirmesi, oyunun ortak ahenginin oluşturulmasıdır.
Belirtilmeli ki, Abhazya’da bayanlar evlilikten sonra oynamıyorlar ve bundan dolayı geleneğin istisnası olan saygın misafilerin ısrarları üzerine damadın anne ve babasının bir-birbiri oynaması çok özel ilgi içerisinde gerçekleşiyor. Düğün kutlamaları genelde ikinci veya üçüncü günün akşamı bitiyor ve misafirler ev sahipleri vedalaşarak evlerine dağılıyorlar.
Fakat bayramdan sonra Abhaz düğün geleneklerinin en sorumlu kısımlarına sıra geliyor. Kocasının ailesine katılınca, yengeyi şimdiye kadar girme hakkının olmadığı geniş eve alıyorlar (Abhaz avlusundaki olması gereken herbir inşaat parçası önceden geleneklerle belirlenmiş bulunuyor ve birkaç evden herbiri berili amaçlara yöneliktir).  Fakat düğün öncesi ve sonrasında iki ay boyunca gelin kocasının anne ve babası, erkek ve kız kardeşlerinden saklanmak zorundadır, devamındaki altı ve daha fazla boyunca ise kocasının yanında kayın anası ve babasının karşısına çıkmamalıdır.
 Abhazcada “siz” şeklindeki hitap şekli hiçbir insana karşı kullanılmıyor, yaşı çok büyük veya saygın insan olsa dahi. Gelin bu kuralın istisnasıdır ve kayın anası ve babası, kocasının büyük erkek ve kız kardeşlerine, gelin olduğu yerleşim yerinin tüm yaşlılarına ve de kocasının süt ana ve babasına bu kelime ile hitap etmelidir.

Abhaz geleneklerine göre gelin kocasına ismiyle hitap etmemeli. Onun kendisine hitap ederken, ona “sen” diye söylüyor, birisi ile kocası hakkında konuştuğunda ise “o” veya “bu” diye söylüyor, kocası orada hiç bulunmamış olsa bile. Kocası ise kayın anasına “dad” – baba, kayın anasına ise “mam” diye hitap ediyor. Adetlerde evlenmiş kadın hayatı boyunca “siz” diye hitap ettiği kişilerle aynı banka, her ne kadar uzun olursa olsun, oturamaz, o bir de kocasının yanına oturmamalıdır.

Modern Abhaz düğünün merkezi törensel eylemi düğün ziyafeti oluyor, geçmişte derin anlamlı olan birçok gelenek ise günümüzde daha çok gösterişe yönelik ve bir çeşit oyun halini almış olmasına rağmen, yine de törenlerin esas kısımları yerine getiriliyor, ayrıca, son zamanlarda bazılarını yeniden canlandırma ve gençlerin Avrupa düğün modasına uymaktansa, geleneksel Abhaz düğününü düzenlemeye eğilimli oldukları görülüyor. Bu düğün kıyafetleri ile ilgili olduğu gibi, bayramın kendisinin de yapılması şeklini de kapsıyor. Bir de şu eklenmeli ki, bugünkü geleneklerde değişiklikler sadece Abhaz halkı ile ilgili değil, aynı zamanda diğer birçok halkı kapsamış bulunmaktadır, sebebi ise birçok etkene bağlıdır. Böyle çok kültürlü dünyada halkın kaybolup gitmemesinin ne kadar mümkün olduğunu derin analize tabii tutmak gerekecektir.

1 yorum:

  1. Abhazya'nın şehirleri
    Sohum

    Gagra

    Gali

    Gudauta

    Oçamçıre

    Tkvarçeli

    Pitsunda

    YanıtlaSil

1=ipegin erkeğe haram olması 2=altının erkeğe haram olması 3=zina yapanın taşlanaraköldürülmesi 4=erkek ve kadinin sunnet edilmesi 5=kabir a...